Ep 21

95 31 5
                                    

Yoongi

Pole ile birlikte evime geldiğimde Seo Jin'i tamamen unutmuştum. Onunla gitmesi konusunda telefonla konuşmuş olsam bile, şuan hala benim evimdeydi.

Kesinlikle Pole'dan utanmıyordum ve Seo Jin'i her ne kadar çok sevsem de onun hakkındaki düşünceleri umurumda değildi.

Daha fazla yıldızımı saklamak istemiyordum. Kapıyı açarak içeri girdim ve Seo Jin'in koşarak yanıma gelişini izledim. Yanımda duran Pole ile birlikte.

"Yoongi merhaba. Konuştuğumuzu biliyorum ancak kontrol etmem gereken birkaç şey vardı. Birazdan çıkacağım, sorun olmaz değil mi?"

Sorusuna yanıt vermek yerine arkamdan geçmesi için Pole'un önünü açtım. Bedenim onu tamamen kapladığı için Seo Jin ilk başta onu fark edememişti.

Pole ise yavaş adımlarla evin içerisine girdiğinde Seo Jin'in bakışları ona takılmıştı. Şaşkınlığını gizlemeye çalışarak sordu.

"Benimle gitme meselesini telefonla konuştuğunda meşgul olduğunu düşünmüştüm. Yanılmamışım, sanırım."
"Tanıştırayım , Pole."

Dediğimde iki kadında birbirlerine baktı. Pole'un onu sevmediğini biliyordum ancak yine de ilk atılan o olmuştu.

Her ne kadar sevmediğini bana kesin bir dille ifade etmiş olsa da, ilk sevecenliği ve atağı onun göstermesi hoşuma gitmişti.

"Merhaba."
"Merhaba."

Seo Jin de aynı şekilde konuştu. Ardından bana dönerek merakla bakmaya devam etti. Bu bakışlar daha çok onun kim olduğunu soruyordu ki bir yerde haklı sayılırdı.

Uzun süredir beraber çalışıyorduk ve tam birbirimizi tanıma aşamasına geçmeye karar vermişken, yanımda başka bir kadınla karşısına dikiliyordum. Dudaklarımı aralayarak Pole'un elinden tuttum.

"Kız arkadaşım."
"Kız arkadaşın mı?"

Seo Jin'in sorusuyla birlikte Pole da aynı şekilde konuşmuştu.
"Birinin kız arkadaşı olmak ne demek?"

Susması için elinden sıktım. İmamı anlayarak sustuğunda Seo Jin'e dönerek sorusunu yanıtladım.

"Evet, sana söyleyecektim aslında. Sana bunu daha önceden açıklayacaktım ancak çok kötü durumdaydın. Şuan bunu bilmen gerektiğini düşünüyorum, en azından bana karşı olan duyguların derinleşmeden."

Her ne kadar ondan etkilensem de, Pole'u az daha kaybediyordum.

Bir şeyler hissettiğim birinin hayatımda sadece arkadaşım olarak kalmasına karar vermek, sevdiğim yıldızımın ölümünü izlemekten daha iyi bir seçenek gibi gelmişti.

"Ah, anlıyorum... Pole'un yanlış anlamasını istemem. Ona her şeyi açıkladın mı? Yani neden burada olduğumu?"

Bakışlarımı ellerimize bakan Pole'a çevirerek gülümsedim. Şuan bizi dinlemiyor gibi bir hali vardı. Daha çok tuttuğum eline odaklanmışa benziyordu.

Belki de yine heyecandan çarpan kalbini sorguluyordur.

"Merak etme, her şeyi biliyor."
Gülümsedi ve kafasıyla beni onayladı.

"Sevindim o halde. Bu arada her şey için teşekkür ederim Yoongi. Ben daha fazla rahatsız etmeden kendi evime geçmeliyim. Kampüste görüşürüz o halde?"

Onu kafamla onaylayınca Pole'a döndü.
"Tanıştığıma memnun oldum Pole. Umarım şu gıcık kişiyle benim yüzümden tartışmamışsınızdır."

Gülümsedim ve ona karşı çıktım.
"Ben gıcık değilim! Değil mi Pole?"

Pole sonunda dikkatini ikimizden yana çevirmişti. Konuşmak için dudaklarını araladığı sırada Seo Jin yine ona fırsat vermemiş, hızla araya girmişti.

"Yapma Yoongi! Seni tanıdığımdan bu yana hep böyleydin!"
Biraz duraksadıktan sonra kapıya yönelerek göz kırptı.

"Her neyse, daha sonra görüşmek üzere. Ben gideyim."

Bedenini alelacele kapıdan dışarı attı. Üzüldüğünü hissedebiliyordum ancak ikimizde çok bir şey yaşamamıştık sonunda.

En başından böyle bir karar almak daha doğruydu. Ben bunları düşünüyorken Pole ellerimizi havaya kaldırdı ve gözüme soktu. Panikle elimi çekerek kaşlarımı çattım.

İlk defa mı el ele tutuşmuştu diyecektim ki yıldız olduğuna göre bir ilkti.

"Siz ne zaman tanışmıştınız?"
Sorar gözlerle bana bakınca sırıttım ve yanıtladım.

"Seo Jin aslında eski komşumuzdu ancak o sıralar hiç konuşmazdık. Üniversite'de işe girdiğimde, gerçek anlamda tanıştık diyelim."
"Bana neden daha önce söylemedin?"

Dudaklarımı büzdüm.
"Bilmem? Fazla önemli olmadığı içindir belki de?"
"Onu benden daha çok sevdiğini sandım!"

Koluma vurduğunda suratımı buruşturdum. Eli gerçekten ağırdı. Acının geçmesini bekleyerek ona doğru bir adım attım.

"Seo Jin ile mi? Birini hoş bulmak onunla bir ilişkiye adım atmak için yeterli bir sebep değildir, Pole. Hoş biri, yakın arkadaşım, iyi anlaşıyoruz ancak bunların yeterli olmadığına karar verdim."

Kafasıyla onayladıktan sonra kendi merak ettiği şeyi sordu. Bende ne zaman soracak diye bekliyordum.

"Bu arada senin kız arkadaşın olduğumu söyledin. Bunun özel bir anlamı olmalı, Seo Jin öyle bir tepki verdiğine göre özel olmalı. Ne demek? Neden ona böyle söyledin?"

"Biliyor musun artık beni kullanmanı istemiyorum. Eğer insanların kullandığı terimleri merak ediyorsan açıp araştırmak zorundasın."

Başımla masanın üzerindeki bilgisayarımı işaret ettim. Kafasını ondan tarafı çevirdikten hemen sonra kaşlarını çattı ve dudaklarını büzdü.

"O şey ne?"
"Ona bilgisayar diyoruz Pole."

Bileğinden tuttuğum gibi masaya sürükledim. Oturtarak bilgisayarı açtım ve tanıtmaya devam ettim.

"Şuradaki sarı, kırmızı ve yeşil topun olduğu uygulamaya basıyorsun. Sonra şuradaki kutucuğa merak ettiğin bir şeyi sorup öğrenebiliyorsun."

"Bu kadar mı? Basitmiş!"
Elini klavyenin üzerine getirmek yerine bilgisayara doğru konuştu.

"Kız arkadaş nedir bilgisayar?"
Yanıt alamayınca bana dönerek çatık kaşlarla sordu.
"Bir şey olmadı? Neden olmuyor?"

Fazlasıyla ciddi göründüğünden ve yaptığı şeyden ötürü kendimi tutamayarak kahkaha atmaya başladım. Gerçekten konuşarak onunla iletişim kurabileceğini düşünmesi çok komikti.

Kendimi dizginlemeye çalışarak elini tuttum ve klavyenin üzerine getirdim.

"Onunla konuşmayacaksın Pole. Siyah tuşlara basarak öğrenmek istediğin şeyi yazacaksın."
"Ah, tamam anladım."

Açıklamam üzerine harflere uzun uzun baktı. Ardından merak ettiği şeyi tane tane yazdı. Aramalar çıkınca da bana dönerek sevinçle konuştu.

"İşe yaradı! Vay canına, bu aletten bizim galaksimizde yok."
"Acaba neden..."

Fısıldasam da beni duymamıştı. Ekrandaki sayfalardan birine tıklamasını söyledikten sonra eğilerek gülümsedim.

"Sen şimdi araştırmanı yap... Bende öğrencilerimin notlarına bakayım."

Beni kafasıyla onayladığı için onu yalnız bırakarak yukarı çıktım.

Pole bir gün beni gerçekten gülmekten öldürebilirdi. En güzel ölüm şekli değil mi sizce de?

Kutup Yıldızı #Wattys2019Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu