〄 Palatinate Purple

293 30 119
                                    

Hᴀʀᴀʙᴇ ʀᴜʜᴜᴍᴜɴ ᴋᴜ̈ғʟᴇɴᴍɪş ᴅᴜᴠᴀʀʟᴀʀıɴᴀ ʀᴇsᴍᴇᴛᴛɪᴍ sᴇɴɪ.
Bᴏʏᴀʟᴀʀıɴ ᴀᴋᴛısᴀᴅᴇᴄᴇ ɪᴢɪɴ ᴋᴀʟᴅı.

Yıllara karışan bir tutukluk vardı hep içimde. Solgun ve zayıf bedenimde ağırladığım ama asla bütünleştiremediğim ruhum, yerini yadırgadığı için bana düşman kesilmişti. Kendimle savaş halindeydim anlayacağınız. Sürekli tartışır, bazen birbirimizle o kadar çok çatışırdık ki insanlar davranışlarım yüzünden deliliğin kıyısında olduğumu düşünürdü. Ama yanılıyorlardı. Deliliğin kıyısında değildim. Ben tamamen delirmiştim.

Hayatım susuz kalmış bir çöl tilkisinin seraplarından ibaretti. Uçsuz bucaksız zihnimde sürekli aynı noktaya varıyordum. Hayatımın etrafında döndüğü tek nokta. Ruhumu kendine zincirleyen ve iradesiz kalbimi terbiye eden o adam benim tek noktamdı. Benim sıradan hayatımın tek karmaşası olan, gizemlerle dolu o adam... Kim Seokjin.  Adını zihnimde tekrarlamak bile bağımlı zihnimi uyuşturuyor, meşhur çürük gülümsememi ortaya çıkarıyordu. Sanki o bir kokaindi. Onu almadan kendime gelemiyor, düzgün düşünemiyordum. Zincirimi çekiştirip ondan kurtulmaya çalışmak yerine hissiz bir şekilde etrafında dönmeye devam ettiğimin farkındaydım. Acizin tekiydim. O kadar acizdim ki, elimdeki hapın beni ona daha çok yaklaştıracağına inanıyordum. Sarhoş olmak kafama batan iğneleri engelleyemiyordu. Belki de tamamen bilinçsizleşmek kalıcı olan ağrılarıma geçici bir çözüm olabilirdi. Belki de ayaklarımda oluşan o kesikleri hissetmemek için tamamen uyuşmam gerekiyordu. Tamamen kaybolmam gerekiyordu.

Bu düşüncelerle birlikte zihnimden aşağıya yuvarlanan taşlar çarptığı kenarlarda tok sesler çıkardı. Karanlık sokakta kulak tırmalayan ruhsuz bir kahkaha sesi duydum. Büyük ihtimalle bu bana aitti. Birazdan yapacağım şey eski Taehyung'un inançlarına ve görüşlerine o kadar aykırıydı ki onu kapattığım hücresinden bana boğazını yırtarcasına haykırarak karşı çıkmıştı. Ama bu yetersizdi. Şişesinden çıkardığım beyaz haplara bakarken oldukça kararlıydım. Bütün yasa ve kanunları Jin'in isteklerine göre düzenlenen eski Taehyung'un anayasası artık geçersizdi. Seokjin'den asla vazgeçemesem de ondan çoktan vazgeçmiştim. Kim Taehyung artık hükümsüzdü.

Ellerim adrenalinle birlikte titrerken gözlerim avcumda kilitlenmişti. Ağzım aralandığında artık her şey için çok geçti. Sonunda tamamen illegalleştirdiğim yeni benliğim ilk adımını atıyordu. Sonunda ondan gitmenin bir yolunu bulduğumu hissediyordum.

Ama kendini kandıran acınası bir aptal olduğumu fark etmem uzun sürmemişti.

"Taehyung!" Duyduğum sinirli ses tonu ile titremelerim arttı. Korkuyla birlikte dolan gözlerim sokağın ucundaki adam bana doğru adımlamaya başlamadan hemen önce avcuma sabitlendi. Hayır, ne olursa olsun vazgeçmeyecektim. Bu sefer o kaybedecekti.

Avcumdaki hapları hızlanan ayak sesleri eşliğinde ağzıma attım. Bu sayede her seferinde ruhumu okşayan o sesten adımı tekrar işitmiştim. Ben daha ne olduğunu anlayamadan terden ıslanmış yüzü karşımda belirdi ve parlak gözleri gözlerimi esir aldı. O an bütün planlarımı unutmuş, dilimin üstündeki hapı bile yutamamıştım. Demir parmaklıklar ardındaki Taehyung tüm gücüyle Jin'den yardım isterken bedenim buz kesilmişti. Hareket edemiyordum. Saniyeler önce yaptığım başkaldırı büyük bir yenilgiyle sonuçlanmak üzereydi.

Elleri ile ağzımı açmaya çalıştığında onu engellemeye bile çalışmadım. Tanrım! Dokunduğu yerlerde oluşan yanıkların acısını duyamayacak kadar kilitlenmiştim siyahlarına. Tutulmuştum yine. Kahretsin ki, yine ona karşı kaybetmiştim. Dilimden hızlıca alıp yere attığı haplar gibi önemimi yitirdim. Tepemde gezinen bulutlarla birlikte çölünde ilerlerken bu sefer ki fırtınadan nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Daha önce hiç kurtulamamıştım.

Silent Cemetery of The Igniting HeartsWhere stories live. Discover now