〄 Indignant Tremors

204 16 257
                                    

Bɪʀ ᴍɪʟᴀᴛ ᴏʟᴅᴜ ʙᴀᴋışʟᴀʀıᴍᴀ ᴅᴇğᴇɴ ʜᴀʀᴇʟᴇʀɪ
Vᴇ ᴏ, sᴇssɪᴢ sᴇᴅᴀsıᴢ ᴋᴀᴢᴀɴᴅı ʏᴜ̈ʀᴇğɪᴍᴅᴇᴋɪ ᴛᴜ̈ᴍ ᴢᴀғᴇʀʟᴇʀɪɴɪ.


Yelkenlisi kumların altında demir atmıştı direnişlerimin. Özlemimin verdiği ağırlığı örtünmüştüm üzerime. Tutukluk eden dilim sessizliğini korumaya devam ederken, kemiklerine kadar sızlayan bedenimi biraz olsun ısıtması umuduyla anıyordum varlığını yine. Yeni yeni uzamaya başlayan siyah tutamlarının bile gizleyemediği ipekten kirpiklerini, yorgunluğunun indirdiği göz kapaklarının ardında saklanan gece maviliğine değil zifir karanlığına serpilen yıldızlarını, sonbahar düşmüş teninde kırmızılığı yavaş yavaş solmaya başlayan dudaklarını ve bütün yargılara baş kaldırmayı göze alacak kadar farklılıklarına aşık eden ince parmaklarını... Aklımdan geçen geçmeyen her zerresini anıyordum yine. Gökyüzüne serilen bu kasvetli yağmur bulutlarının bir an önce kızgın topraklara boşalıp ortadan kaybolmasını diliyor, ardımda yaralı bir halde bıraktığım o adama geri döneceğim vakti bekliyordum.

Suskunluğum saklayamıyordu tortu tortu biriken endişemi. Nasıldı şimdi? Çok ağrıyor muydu zamanında başımı dinlendirdiğim omuzları? Kim sarmıştı izi kalacak olan yaralarını? İçime attığım hıçkırıklarım eşliğinde demlediğim o çayın üzerinden 2 gün geçmişti bile. Şahit olduğum onca şeye rağmen bunları düşünebiliyordum sadece. O dünkü durgun ve tepkisiz varlığım bugün uzun süren uyuşukluğundan kurtulmuş, geç tesir eden bir sancıyı yerleştirmişti yüreğime. Bu lanet duygu sadece kalbimi değil aklımı da uyuşturuyordu. Daha iki buçuk hafta önce tamamen bilincini yitirip ondan kurtulmak isteyen ben yine 'o'nun hissettirdikleri yüzünden uyanmak istiyordum başka bir bilinçsizlikten. Yitiktim. Üzgündüm. Onu deli gibi özlemiştim.

Ellerimin altından kayıp giden kağıtlarla birlikte tekrar açtım gözlerimi. Akıtmamak için direndiğim gözyaşlarımı zorlukla engellerken, bu sefer Yoongi'den önce ben azarlayacaktım kendimi. En azından böyle zamanlarda doldurmasaydı aklımı ne olurdu sanki? Onca sıkıntının arasında bir kere de benim kayboluşlarım bulunmasaydı ne olurdu?

"Buraya sadece faturalarımı karıştırmak için mi geldin sen? Bir de yanında bunları getirmişsin.." Yoongi, karşısında gergin bir şekilde oturan ikiliyi kısık gözlerle incelerken ters giden bir şeyler olduğunu çoktan anlamıştı. Ama onları zorla Yoongi'nin Min's Cafe Bar'ına getirip üstüne hiçbir açıklama yapmadan yine kendi dünyasına dalan benim, hyungumun sinirlerini geren asıl şey olduğundan emindim. Boşta kalan ellerimi ağır hareketlerle ceplerime yerleştirirken durumu toparlamaya çalıştım.

"Üzgünüm, dalmışım..." Bakışlarım dün gece yaşanan olayların sorumlularına dönerken daha biraz önce soyutlandığım gerçekliğe de geri dönmüştüm. Adeta sessiz kalma yemini etmiş sevgili arkadaşlarım diken üstünde Yoongi'ye diyeceğim şeyleri beklerken onlara acımak gibi bir niyetim yoktu. Biliyordum ki, hala bana anlatamadıkları şeylerin hepsini ona anlatmak zorunda kalacaklardı.

"Hyung, biz dün gece MAD'deydik." Sakince söylediğim şey Yoongi'nin duyduklarına biraz geç algılamasına sebep olurken birkaç saniye içinde gözleri büyüdü ve aniden yerinde doğruldu.

"Hassiktir ne?! Şu klüp olan MAD mi?!" Bakışlarında harlanan sinir direk olarak Jimin'e yönelirken ben hala tepkisizdim. Dün gece beni dakikalarca orada yalnız bırakıp, sonrasında hiçbir açıklama yapmadan eve geri götürürken bunu da hesaba katması gerekiyordu. Üstelik yine aynı gece incittiği bileğine bakmama bile izin vermemişti. Sinirliydim ve bir şeyleri öğrenmekte kararlıydım.

Silent Cemetery of The Igniting HeartsOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz