Ceset

444K 16.7K 4.6K
                                    

 Neye uğradığımı şaşırmıştım. Marie kanlar içinde sırtı duvara dayalı bir şekilde yerde duruyordu. Boynunun yarısı kesilmiş, tam karnına da bir bıçak saplanmış. Sesimin en cırtlak tonuyla bir çığlık attım. Bir insan nasıl böyle bir şey yapar? Ellerimi kafamın iki yanına koydum ve yere eğildim. Bu da ne? Bunları unutmam lazım. O sırada sesler duydum ve bir anda kapı hızlıca açıldı. Ayak seslerini giderek yaklaştı ve birinin bana sarıldığını hissettim. Gözlerimi açacak cesaretim yoktu. Etraftan sesler geliyor ama ben duymamaya çalışıp kulaklarımı kapatıyorum. O sırada bana sarılan kişi saçlarımı okşamaya başladı. Sonunda biraz daha sakinleşip gözlerimi açtım ve bana sarılan kişiye baktım. Sam bana şefkatle baktı ve beni odadan çıkarmak için ayağa kaldırdı. Onun da korktuğu belliydi fakat bunu bana çaktırmamaya çalışıyordu. Diğerlerinden de şaşırma ve ağlama sesleri geliyordu. Kapıdan çıkarken göz ucuyla Dean'e baktım ve bir an gözlerindeki endişeyi gördüm. Bana bakıyordu ama hemen kafasını çevirip Marie'nin cesedine doğru yürümeye başladı.

Yolda yürürken Sam'e baktım ve ona soru sordum. ''Neden geldiniz yani demek istediğim nasıl anladınız?''

''Biraz uzun sürmüştü geri gelmen bizde sana bakmaya karar verdik. Gelirken de senin çığlığını duyup koştuk.'' dedi. Sakin kalmaya çalıştığı beliydi. Şimdi anladım nasıl anladıklarını.

Nereye gittiğimiz başta anlayamadım ama sonra alt kata indiğimizi anladım. Sanırım onun odasına gidiyorduk. Hala Marie'nin cesedinin görüntüsü aklımdaydı. Odaya geldiğimizde yatağın yanına oturdum, Sam de yanıma oturdu. Birkaç dakika sadece öylece durduk. Marie'yi düşünmeden edemiyordum faka şimdilik biraz sakinleşmem lazımdı. Bu yüzden duvarları incelemeye başladım.

''Merak etme ben seni koruyacağım.'' dedi Sam bir anda. Ortamdaki sessizliği bozmasıyla biraz rahatlamıştım. Ona baktım. Birazcık da şaşırmıştım. ''Nasıl?''

''Bilmiyorum ama emin ol seni korumak için elimden gelen her şeyi yapacağım.'' dedi bana. Sesi güven vericiydi.

''Benden önce kendini koruman lazım.'' dedim buruk bir gülümsemeyle. ''O zaman hep senin yanında gezerim. Sen beni korursun ben de seni korurum.''

Yalnız biri bizi öldürmek için gelirse arkama bakmadan Sam'i bırakıp kaçardım. Tabi bunu ona söylemedim. Yine aklıma Marie geldi. Ağlayacağım sanırım. Çok kötü görünüyordu kanlar içinde. Kim böyle bir şey yapabilir? O sırada kapıdan Alex geldi ve bizi diğerlerinin yanına çağırdı. Ayağa kalktık ve Alex'i takip etmeye başladık. Diğerlerinin yanına gittiğimizde herkes bana sorular sormaya başladı.

''Nasılsın?''

''Yazık kızcağıza'' dedi başka bir ses.

O sırada Dean karşıma geçti ve herkesin merak ettiği soruyu sordu. ''Marie neden senin odandaydı? Yoksa onu sen mi öldürdün?''

Oha! Gerçekten onu benim mi öldürdüğümü düşünüyor? Bir anda bana sorulan bu sorular karşısında afallamıştım.

''Dün akşam benim odama geldi ve burada kalmak istediğini söyledi. Bende izin verdim.''

''Neden senin odana geldi?''

''Daniel ve diğerleri dün ona bağırdıktan sonra korkmuş bu yüzden akşam ona bir şey yapacaklarını düşündü. Yer değiştirmek istedi. Böylece onu bulamayacaklardı.''

Dean gözlerimin içine bakıyordu. Sanırım yalan söyleyip söylemediğimi anlamaya çalışıyor. Bakışları çok keskindi. Hiçbir uygu belirtisi yoktu. Öylece bakıştık, biraz sonra da yanımızdan ayrıldı. Dean kapıdan çıktıktan biraz sonra hepimiz odalarımıza dağıldık. Odama girdiğim gibi hoparlörden müdürün sesini duydum.

''Herkesin odasında banyo olduğunu biliyorsunuz ama gece vakti suların olmayacağını aklınızın bir köşesine koyun. Fazla para harcamamalıyım.'' Yani akşamları banyo yapamayacağız.

''Ayrıca sadece kızların banyoları kilitlenebilir. Son ve en önemlisi, hepinize bazı ufak hediyeler gönderdim. Masalarınızın üzerine koydum. Ne yapacağınızı iyi düşünün ve eğlenmenize bakın.''

Valla ne diyelim çok eğleniyoruz. Masaya baktım ve kocaman bir hediye paketi gördüm. Bu paketi nasıl girerken fark edemediğimi anlayamadım. Masanın yanına gittim ve paketi açmaya başladım. Bir kılıç? Kısaca bizden bunları silah olarak kullanmamızı istiyordu galiba. İlk defa tavana bakmak aklıma geldi ve bir kamera gördüm. Ne yani giyinirken bizi izleyebiliyor mu? Adam yani hem psikopat hem de sapıktı. Sanırım duş alacağım. Banyonun kapısına geldim ve kapı kolunu çevirdim ama açılmadı. Niye açılmıyor ki düye düşünmeden edemedim. Kilitliydi galiba.

''Ne kadar salaksın. Kapılar sadece içeriden kilitlenebilir.'' dedi arkamdan bir ses. Bu sesin kime ait olduğu belli oluyordu.

''Sen buraya ne ara nasıl geldin?'' diye sordum canım müdürümüze.

''Bütün bu olaylar yaşanıyorken ban cidden en mantıklı soruyu sordun. Neyse. Olanlar kötü. Dürüst olmak gerekirse senin banyon tam düzgün değil. Kapıyı açmak için itmeden önce kolu çevirip yukarı kaldırmalısın. Tek sorunlu olan kolun seninki olması ne kötü. Aslında senin belirli bir yeteneğin yok ama kimsede olamayacak bir şansın vardı. Şimdiye kadar her istediğini kazandın ve hep mutlu oldun. Ama gel gör ki bu durum şanssızlıktan da öte. Zaten şanslı olsaydın bu okula gelemezdin. Ben gidiyorum.'' dedi ve arkasını dönüp kapıdan dışarı çıktı müdür. Arkasından bakakaldım. Şans mı? Dediklerinde doğruluk payı yok eğildi. Gerçekten hep şanlı bir insan olmuşumdur. Tabi bu okula gelmem...

Müdür gittiği gibi arkasından kapıyı kilitledim. Elimdeki tablete baktım. Dean hepimize mesaj göndermiş. Spor salonunda buluşmak istiyor. Belki bir ipucu bulmuştur! Umarım ki bir ipucu bulmuştur.

Spor salonuna geldiğimde neredeyse herkes buradaydı. Diğerlerini bekledik. Onlar da gelince Dean konuşmaya başladı. ''Biliyorsunuz ki biz burada kurbanlarız. Daha fazla ölüm olmasını engellemek için sorumsuzca düşmanla karşı karşıya gelmekten kaçınmalıyız.''

Marie'yi, müdürün öldürdüğünü düşünmeye başlamıştım. Nede olmasın? Böylece herkes bir tahminde bulunacak fakat kimse gerçek suçlunun kim olduğunu bilemeyecek. Böylece sınıf mahkemesinde hepimiz öleceğiz

''O kızı ben öldürmedim. Bu konuda bana güvenebilirsiniz.'' diye bir ses duyuldu. Bu müdürün sesiydi. Aklımı mı okuyor şimdide? Onu görmek için etrafıma bakındım. Spor salonunun kenarına baktığımda onu gördüm.

Etraftan sesler gelmeye başladı.

''Kimdi o zaman?'' diye sordu aramızdan biri.

''Hadi ama zaten biliyorsunuz. Marie'yi öldüren içinizden biri. '' Müdür bize karşı durmaya devam ediyordu. Söylediklerinde haklı olabilirdi fakat inanmak istemiyordum. Hiçbirimiz böyle bir şeyi yapamayız. Bu sırada Christie adama bağırmaya başladı.

''Hiçbirimiz böyle bir şey yapmayız!''

''Ama onu öldüren içinizden biri. Bu konuda yemin ederim. Kurallar baştan beri buydu. Öl ya da öldür. Biriniz bu okuldan mezun olabilmek için Marie'yi öldürdü. Suçlu bunun gayet farkında olmalı. Eminim ki şu an çok eğleniyordur.''

Herkes bağırıp birbirini suçlamaya başladı. En sonunda Blake onları susturdu. ''Susun artık. Şimdi müdür sana soruyorum: öldüren kişi mezun olacak mı olmayacak mı?''

Müdür dalga geçerek Blake'i cevapladı. ''Ne kadar safça bir düşünce. İşte bu noktadan itibaren gerçekler geliyor. İlk gün ki konuşmamı unutmayın. Kimsenin, katilin kim olduğunu bilmemesi lazım.''

Kate düşünceli görünüyordu. ''Yani kısaca kusursuz bir suç işlememiz lazım.'' dedi.

''Katliamdan belli bir süre sonra performansınızı gözlemlemek için Sınıf Mahkemesi kuracağız. Bu mahkemede suçlunun kim olduğunu tartışma şansınız olacak. Unutmayın suçluyu doğru bulursanız o kişi ölecek. Eğer bulamazsanız suçlu dışındaki herkes ölecek ve katil mezun olacak. Şimdi anlıyorsunuz değil mi? Ben çok ciddiyim. Hadi size başarılar.''

Müdür, biz bir şey diyemeden gözden kayboldu. Kate düşünceli ifadesini bozmadan konuşmaya devam etti

''Soruşturmalarımıza başlayalım.''

Sırlar OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin