55.

25K 1.6K 524
                                    

Soğuk olmasına rağmen bahçeye çıkmış ve okul duvarının dibindeki bir banka oturmuştum. Telefonu elime alıp titreyen parmaklarımla yazmaya başladım.

Kübra: Söylemem gereken bir şey var

Şerefsiz: Kaldırdın sonunda engeli

Şerefsiz: Söyle bakalım

Kübra: Sanırım ben Barış'ı seviyorum

Derin bir nefes alıp verdikten sonra birkaç saniye bekledikten sonra, havadan bir telefon düşüp yerde üç parçaya ayrılması ile çığlık attım.

Telefonu yerden alıp bataryasını ve arka kapağını kapatıp yukarıdaki pencerelere baktım. Sonra Barış yanımda, belirip telefonu elimden aldı.

"Kusura bakma." Dedi nefes nefese. Koştuğu belli oluyordu. "Neyse görüşürüz." Diyerek el sallayıp uzaklaştı.

İnsan sevince bir garip oluyor.

***

Yatağımda sırıtarak uzanıyordum ve tavan ile bakışıyorduk.

Seviyordum lan. O da beni seviyordu. Peki ben bunu ona nasıl söyleyecektim?

Barış'ın telefon olayından sonra mesaj gelmişti, Şerefsiz'den. O mesajlara tekrar bakmaya başladım.

Şerefsiz: Anladım

Şerefsiz: O zaman beni görmenin vakti geldi

Şerefsiz: Yarın okulun arka bahçesine gel.

Kübra: Tamam

İyi insan lafın üzerine gelir dedim kendi kendime. Çünkü Şerefsiz aramaya başlamıştı.

"Alo?" Dedim açarak.

"N'aber. Moralim bozulmuştu, arayayım dedim." Dedi yine fısıldayarak.

"İyiyim. Uzanıyorum öyle. Bana kırılmadın, değil mi?" Dedim mahcubiyetle.

"Hayır. Duygularının önüne geçemem. Ama eğer Barış sorun çıkartmazsa, çıkartsa bile tınımda olmaz, arkadaş kalalım. Olur mu?" Dedi.

"Tabii ki." Dedim.

"Neyse, sesin iyi geldi. Kapatıyorum, görüşürüz." Dedi aceleyle ve ben bir şey diyemeden kapattı.

Annemin mutfaktan beni çağırışı ile mutfağa gidip dediklerini yaptım. Tam salona gidecekken telefonumun çalmasıyla odama girdim. Yine Şerefsiz arıyordu.

"Alo?" Dedim yine. Ama başka bir ses cevap vermişti.

"Alo, hanımefendi?"

"Pardon, siz kimsiniz?" Dedim kaşlarımı çatarak.

"Ben ATT'yim hanımefendi. Barış Acar sizin neyiniz oluyor?" Diye sordu.

Barış'ın adının geçmesi bir yana, bir ATT ile, yani bir Acil Tıbbi Teknisyen ile, ne işi olabilirdi ki?

"A-arkadaşım." Dedim kekeleyerek.

"Hanımefendi, arkadaşınız bıçaklı saldırıya uğramış. En son sizinle konuştuğu için sizi aradık." Dedi. Gözlerimden süzülmeye başlayan yaşlar ile görüşüm bulanıklaşmıştı.

"Hangi hastane?" Dedim dolaptan giyecek bir şeyler çıkarırken. Hastanenin adını duyduğum gibi telefonu kapattım ve üzerimi giyinip montumu geçirdim üzerime ve çantamı yanıma aldım.

Odadan çıkıp kapıya gittim ve ayakkabılarımı giyerken anneme seslendim.

"Anne benim acilen hastaneye gitmem lazım, arkadaşım yaralanmış dedim ve cevap hakkı vermeden dışarıya çıktım. Hemen telefonuma sarılıp Yamaç'ı aradım.

"Yamaç, Barış bıçaklanmış yetiş." Diye bağırdım.

Hastanenin adını söyledikten sonra kapattım. Otobüsle gidersem geç olacaktı. Taksiye binecek kadar zengin de değildim ama çıkarken bütün paramı yanıma aldığım için şanslıydım. Yanıma gelen kadın omuzuma dokununca ona baktım.

"Kızım ben de aynı hastaneye gidiyorum, istersen götüreyim senide?"

Hemen kabul edip onu takip ettim. Bir şey düşünecek zamanım yoktu.

Taksiye binmiştik zaten. Hastaneye geldiğimde, koşarak içeriye girip Barış'ı sordum. Yoğun bakımdaydı. Yoğun bakıma çıkıp camsan ona bakmaya başladım. O sırada Yamaç da gelmişti.

Odadan çıkan doktora baktım.

"Durumu ne?" Dedim.

"İki derin kesik var, ama karın boşluğuna gelmiş. Herhangi bir organda zarar yok. Şimdilik durumu iyi ama yine de tedbiri elden bırakmamak için yoğun bakımda kalcak." Dedi ve gitti.

İyice ağlamaya başlayınca Yamaç, kafamı göğüsüne bastırdı ve sarıldı.

Barış olsaydı göğüs kafesini kırardı, diye düşündüm. Beni o adını bilmediğim hastane sandalyelerinden birine oturtup yanıma oturdu. Beni hastaneye getiren kadın da buradaydı ve ağlıyordu.

"Gülsüm abla?" Dedi Yamaç şaşkınlıkla, o kadına karşı. Ben de şaşkınlıkla bakıyordum.

Kimdi bu kadın?

Şerefsiz || Anonim (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin