8🍂 Özür Dilerim

753 93 161
                                    

Multimedya:Hoshi💙

Woozi'nin anlattıkları öyle bir kafamı karıştırmıştı ki beynimi kemiren düşüncelerden dolayı uyuyamıyordum. Saat gece 2 ya da 3 olmalıydı.

Yavaş yavaş, canım yana yana bir o yana dönüyordum bir bu yana. Sağ kolum alçıda olduğu için yeniden sol tarafımın üzerine yattım.

Tam bu esnada içinde bulunduğum odanın kapısı açıldı. Merak ederek başımı kaldırdım. Gözüm karanlığa alışmıştı. Her şeyi net görebiliyordum. Ama gelen kişinin yüzünü net seçemiyordum.

Gece gece burada ne işi olabilirdi ki?

Kaşlarım çatıldı. O ise hiç hedefinden saşmadan kendisini hemen yanıma attı.

Ne olduğuna bir anlam veremedim. Şaşkınlık içerisinde donup kaldım.

Kaldırmış olduğum başım hâlâ havadaydı ve boynum ağrımıştı. Başımı yastığa yeniden bıraktım. Arkası bana dönüktü ama saçlarının şeklinden bu kişinin Jeonghan olduğunu hemen anlayabilmiştim.

Şaşkın şaşkın arkasına bakarken bir anda yön değiştirdi ve bana doğru döndü. Yüzlerimiz yakınlaşınca kendimi hemen geri çektim.

Canım yanınca inledim lâkin düzenli nefes alıp veren Jeonghan'ı uyandırmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.

O sağ tarafının, ben de sol tarafımın üzerine yatmıştım. Aramızda 20-30 santim anca vardı. Yüz yüze bakıyorduk.

Onun yüzünü seyre daldım. Uyurken gerçekten çok tatlı görünüyordu.

Neden burada olduğunu düşünürken aklıma gelen tatlı şeyle gülümsedim.

Sanırım tuvalet için kalktı. Gitti. Ama burası onun odası ve alışkın olduğu için uyku mahmurluğu ile yine kendi odasına gelip kendisini yatağına attı. Kesin böyle oldu.

Gülümseyerek onun yüzünü incelemeye devam ettiğim vakit, boynundan sarkan künyeleri gördüm. Yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş soldu.

Bu kadar künyeyi... Cidden her saniye boynunda mı taşıyordu? Babam... Onun künyesi de burada mı? Ya eğer Woozi'nin anlattıkları doğruysa...? Bunca acıyı nasıl kaldırabiliyor?

Onu uyandırmalı mıyım? Ama bu kadar masum ve yorgun bir şekilde uyurken nasıl yapabilirim ki? Ağzı hafif aralanmıştı. Çok... Çok şirin görünüyordu. O sert çocuğun bu kadar şirin görünebilmesi oldukça ilginçti.

Ben onu izleye dururken onun bir anda kaşları çatıldı. Uyurken dahi bir anda yüzü gerildi. Sonra başının ve vücudunun bazen hafif hafif sıçradığını gördüm. Alnında boncuk boncuk ter birikmeye başlamıştı. Kâbus mu görüyordu?

Sayıklıyor mu şu an? Ama o kadar kısık sesle sayıklıyor ki, bir şey duymakta oldukça zorlanıyorum.

Onu duyabilmek adına önce başımı hafif kaldırdım. Sonra yine canım yana yana ona biraz daha yaklaştım.

Üzerine eğildim.

"Komutanım... Hayır,bizi bırakmayın. Hayır. Hayır,gitmeyin. Gitmeyin. Gitmeyin ne olur? Ölmeyin, hayır. Hayır... Hayır... Hayır..."

İçim burkuldu bir an. O ânın kâbusunu görüyordu.

Eğer hain olsaydı neden bu denli pişmanlık duyup, neden bu denli onları anardı ki?

Hâlâ rüyalarında görüyor o ânı.

Kim bilir nasıl görüntülere sahip oldu? Kim bilir sevdiklerini nasıl kaybetti bir bir? Nasıl izledi onların son nefeslerini verişlerini?

İsimsizler //SEVENTEENWhere stories live. Discover now