Multimedya:Mingyu💙
İsimsizler yukarıda toplantı yaptıkları için aşağı katta oyalanıyordum. Hepsi çok dikkatli. Dikkat çekmemek için toplantı yaptıkları odanın çevresinde bile dolaşmıyorum.
Mutfakta tek elle yapabildiğim kadarıyla güzel bir pasta yaptım. Üzerine dövdüğüm fındıkları serperken gururla pastama bakıyor ve gülümsüyordum.
Bir anda kapı tıklatılınca şaşırdım. İsimsizler tam kadro yukarıdaydı. Yukarıda iç kısımda kalan kapılar metal kapılar olduğu için duymuyor olmalılardı. Bir müddet kararsızca bekledikten sonra adımlarımı kapıya yönelttim.
Giriş kapısı açılınca harabe depolar ve fabrika yıkıntısı karşılıyordu insanı. Evin içi ve diğer tarafta olduğu gibi cenneti andırmıyordu maalesef. Cehennemden saklı saklı bir cennete geçilmiş gibi oluyordu.
Kapı deliğinden baktım. Tanımadığım bir adam vardı. Açıkçası ilk izlenimim hiç de iyi olmamıştı. Ama yine de yukarıda İsimsizler'in olduğunu bildiğimden tereddüt etmeden kapıyı açtım.
Kapının önünde duran adam şaşkınlıkla bana baktı. Baştan aşağı beni süzerken oldukça rahatsız hissettim.
"Woah! İsimsizler eve kız mı atmışlar? Pek de güzelmişsin."dedi iğrenç iğrenç. Sonra bana dokunmaya çalıştı. Sağ elimde bana uzattığı eline sertçe vurarak uzaklaştırdım.
Sinirlendi. Beklemediğim bir anda yanağıma sert bir tokat indirdi.
O tokadın etkisiyle sertçe yere savruldum. Ağzımdan acıyla yüksek bir inleme çıktı.
"Ahhh!"
Sol elimle tokat attığı sağ yanağımı tuttum. Dudağım da patlamıştı galiba. Ağzımdan aşağı kan süzüldüğünü hissettim.
Adam eğlendiğini belli eden bir yüz ifadesiyle dizlerini kırdı ve başıma çöktü. İğrenç iğrenç sırıtırken elini kaldırdı ve açık bıraktığım saçlarıma uzandı. Saçlarımı aşağı doğru çekiştirirken canım oldukça fazla yanıyordu.
Üstelik düşmenin etkisiyle henüz iyileşmeyen bacaklarımdaki çürükler de fena canımı yakıyordu.
"Ahhh! Bırak! Bırak diyorum, bırak!"
Sadece sol elimle direnmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Güçlerimi İsimsizler yukarıdayken sergileyemezdim ama kendimi canım bu kadar yanarken zor zapt ediyordum.
Metal kapının açıldığını işittim. Sonra Minghao'nun endişeyle çıkan sesini işitince rahatladım.
"Ji Na!" diye bağırdı.
Merdivenlere çıkan ve koridorları birbirine bağlayan kısımdan aşağı baktı.
Beni gördü.
Ona dolan gözlerimle baktım. Canımın acıdığını belli edercesine kısık ve titrek sesimle ona ismiyle seslendim.
"Minghao..."
Yardım beklercesine çıkmıştı sesim.
Dayanamadı ve ellerini korkuluklardan çekerek koşmaya başladı.
Merdivenleri hızla indiğini işittim.
Hâlâ saçlarımı çeken bu adamı sert bir şekilde çekti ve yere savurdu.
"Bırak onu pislik!"
Sonra benim yanıma çömeldi. Elleriyle yüzümü avuçladı. Gözlerinin içi titriyordu resmen bana bakarken.
Sağ elinin başparmağıyla dudağıma dokundu. Parmağına bulaşan kanı gördüm.
"İyisin değil mi Ji Na? Ne yaptı bu pislik sana?! Ka-kanıyor!"

CITEȘTI
İsimsizler //SEVENTEEN
Fanfiction"Ne o?Gözlerinden kalpler fışkırıyor.O kadar mı beğendin Joshua'yı?" Jeonghan'ın geldiğini yeni fark edebildim.Geldiği gibi yanıma çöktü ve o da bağdaş kurdu.Gülümsüyordu. "Çok yakışıklı.Üstelik kum torbasına vuruşu...Woah!Çok hayran kaldım şu an.Sa...