1.1

15 4 0
                                    

İnstagram hidrandro
Multimedia:Barış&Cemre temsili

Gözlerimi açtığımda hastane odasında yatıyordum. Hızla ayağa kalkıp odadan çıktım. Kapıda Yiğit koltuklara oturuyordu. Beni gördüğünde hızla ayağa kalkıp bana sarıldı. Kollarımı ona sarıp konuşmaya başladım.

"Barış nasıl iyi mi?"

"Yan odada uyuyor daha uyanmadı."

Yiğit'ten ayrılıp Barış'ın odasına girdim. Barış gözleri kapalı bebek gibi uyuyordu. Yanında ki sandaleyeye oturup güzel yüzünü izlemeye başladım. Elim saçlarını bulduğunda sanki elimin gerçek yeri orası gibi hissettim. Saçlarını okşarken mırıldanmaya başladı.

"Cemre"

"Efendim"

"Gitme kal."

"Söz veriyorum kalacağım."

O uyumaya devam ederken hem saçlarını okşuyor hem de güzel yüzünü izliyordum. Yüzü yakışıklı değil güzeldi. Fazla güzel bir kızın kıskanacağı kadar güzel. Ne dediğimi bilmeden habersizce mırıldanmaya başladım.

"Güzelsin. Fazla güzel..."

Gözlerim kapanmaya başladığında daha fazla mani olmayıp uyumaya başladım.

🌼

Gözlerim açılmaya başladığında Barış'ın beni izleyen gözleriyle karşılaştım. Rahatlamayla derin bir nefes alıp hızla ona sarıldım.

"İyisin."

Elleri saçlarımı buldu sarılmaya başladı. Beni kendine çektiği için şu an onun yatağında oturuyordum.

"İyiyim güzelim."

"Hep iyi ol."

"Söz."

"Benim yüzümden hasta oldun eğer ben olmasaydım..."

"Şşşt devamını getirme sen olmasaydın ben yine hasta olucaktım. Kendini suçlama papatya."

"Özür dilerim."

"Sen özür dilenecek bir şey yapmadın. Sus ve sarılalım."

Barış'la sarılmaya devam ederken birden kapı açıldı. Kendimi çekmeye çalışınca Barış belimi tuttup geri çekilmeme izin vermedi.

"Şşşt dur orada."

"Barış Bey kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"

"İyi hissediyorum."

"O zaman serumunuz bitince sizi taburcu edelim."

"Tamam."

Kapı kapanma sesi geldiğinde hızla kendimi çektim. Onun yüzüne bakıp konuşmaya başladım.

"Neden böyle bir şey yaptın?"

"Niye yapmayayım."

Ona göz devirip serumuna baktım. Daha yarısından çoğu duruyordu. Karnının aç olabileceğini düşünüp ayağı kalktım.

"Nereye gidiyorsun?"

"Sana yemek almaya."

"Aç değilim hadi otur."

Ona göz devirip sandalyeye oturdum. Yaklaşık 15 dakika sonra kapı açıldı. Yiğit odaya girdiğinde yanımıza geldi.

"Nasılsın?"

"İyiyim."

Erkekler neden hep kısa sohbet ederlerdiki.

"Ben buraya nasıl geldim?"

"Yiğit'le getirdik."

"Istiyorsanız gidebilirsiniz ben bundan sonrasını hallederim."

"Olmaz seni evine getirene kadar içim rahat etmez."

"Peki."

Serumu bittiğinde Yiğit hemşire çağırmaya gitti. Serumu alındıktan sonra hastaneden çıktık. Bir taksi bulup bindik.

"Barış hadi söyle nerede evin."

"Manolya sokak sizinle aynı yerde."

Adresi verdikten sonra hala şaşkınlığımı atamamıştım. Ne yani ben Barış'la aynı yerde mi oturuyordum. Yiğit'lerin evinin önüne geldiğinde Yiğit parayı ödeyip gitti her ne kadar itiraz etsekte. Taksi Barış'ların evine geldiğinde onunla beraber indim.

"Ben senden özür dilerim."

Bana gözlerini devirip saçlarını karıştırdı. Bu çocuk ne yapsa hep güzeldi.

"Daha ne kadar özür dileme demem gerek Cemre."

Dolan gözlerimle ona sarıldığımda o da sarıldı. Tarçın kokusu yine burnumu işgal ederken mırıldanmaya başladım.

"Parfüm markan ne çok güzel kokuyorsun?"

Kıkırdama sesi kulaklarımı doldurduğunda istemsizce gözlerim kapandı.

"Kendi kokum."

"Tarçın."

"Ne?"

"Tarçın kokuyorsun. Tarçın çocuk."

🌼

Barış da ne biliyim güzellik abidesi ya.

Neyse vote ve yorumlarınızı bekliyorum.

KEHRİBAR|TextingWhere stories live. Discover now