bölüm 2

11.3K 257 6
                                    

şimdi ne yapmam gerek bilmiyorum ama en yakın zamanda burdan kurtulmam lazım. henüz tam iyi değilim güçsüzüm kaçarken dinç olmam gerekiyo. bunları düşünürken uyumaya çalıştım.

sabah kalktığımda her yerim ağrısada daha dinçtim. bence bugün kaçmam gerek diye düşündüm. bir plan yapmalıydım. nasıl yaparımda o adamdan kurtulabilirim. aklıma sadece burada demir parçalarının olduğu geldi. elimi etrafta gezdirmeye başladım. saldalyeye benzer bişey elime çarptı kendime çekip incelemeye başladım. kırık bir sandalye parçasıydı. elimle bir kaç hareket yaparak gevşek olan ayağını çıkardım. fazla ağır değildi ama demir olduğu için işimi görür gibiydi.

tekrar oturduğum yere geri döndüm demiri arkama saklayıp beklemeye başladım. çok geçmeden kapı açıldı ve semih elinde tepsiyle içeriye girdi.

"günaydın"

"sanada"

"ooo bak bu iyi işte akıllanıyorsun ha"

"o kadar dayağı yesen sende akıllanırsın"

"aferin hep böyle olki çabuk çıkaralım seni buradan"

"diğerleri çıktı mı hiç sesleri gelmiyo"

"oturup seninle muhabbet etmek isterdim ama çok işim var asyacım istersen sus ve yemeğini ye"

"tamam bi şey demedim ver yiyim"

"afiyet olsun"

"saol" şimdilik suyuna gitsem iyi olcak biliyorum kaçıcam ama önce yemek yemem lazım. kaçtığımda aç kalırım. param yok sonuçta ve nerde olduğumu bilmiyorum. yemeğimi yedim hatta silip süpürdüm bir şey bırakmadım tepside. içeri girdi ve bana yaklaşmaya başladı. elime demiri alıp pusuda bekler gibi doğru anı bekledim.

"aferin hepsini yemişsin çok açsın galiba"

"evet gerçekten acıktım. "

"iyi. akşam yemeğine kadar yat. anca zaman geçer"

"evet gerçekten zaman hiç geçmiyo. ben de zaten hep yatıyorum." tepsiyi eline alıp arkasını döndü gitmeye başladığında ben de ayağa kalkıp demirle kafasına sertçe tüm gücümle vurdum. kafasına vurmamla inlemesi bir oldu. işimi garantiye almak için yere düştüğünde bir tane daha vurdum.

artık baygın ve hareketsiz yatıyordu. demiri elimden bırakmadan kapıya doğru koştum.

"ben sana demiştim senin kafanı kırıcam diye" kendi kendime söylenerek kapıdan kafamı uzattım ve etrafa bakmaya başladım.

uzunca bir koridor çıktı karşıma ama kimse yoktu. ışığın koridordan değilde benim sağ tarafımda kalan kapıdan geldiğini gördüm ve hemen o kapıya yöneldim. kapıyı açtığımda doğru tahmin etmiştim çünkü çıkıştaydım kafamı birileri varmı diye bakmak için uzattım ve etrafa baktım burda da kimse yoktu ve çok ilginçti.

beni sadece semih mi kaçırmıştı yani kimse yokmuydu başka. bence başka şeyler dönüyodu ve benim buradan bir an önce uzaklaşmam gerekiyodu. tüm bedenimi de kapıdan çıkartıp etrafa daha da bakmaya başladım. burası fabrika gibi bir yerdi. çok eski bir yer. her yer yıkılmış kırık dökük molozlarla doluydu. beni buranın deposunda tutuyorlardı. pencereleri kırılmış epeyi ışık alıyordu. etrafa bakmayı kesip çıkışım olan kapıyla karşı karşıya kaldım.

evet tam ilerimde duruyordu sadece on metre kadar uzağımda. koşarak kapıya yöneldim. artık kurtulmuştum derken birisi şaçımdan tutup beni geriye doğru iteledi. onun şiddetiyle yere yuvarlandım molozlar yüzünden kolumda ve bacaklarımda sökükler oluştu. kafamı hızla beni engelleyen daha doğrusu fırlatan kişiye baktım.

Büyük Patron (y-a)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant