36. Bölüm

103K 8.3K 2.2K
                                    

Canlarım  yeni bölüm Cuma günü gelecek. Ancak bu hafta Berlin'de işlerim rayına giriyor.

Önümüzdeki Cumartesi (28 Ocak) saat 22'de Instagram üzerinden Şirket Oyunları'nın okuma listesi üzerine söz verdiğim yayını yapacağım. Listedeki kitapları nasıl kullandım, kitaplar hikayeyi nasıl tamamlıyor  vs anlatacağım. Kitabı okuduysanız ya da işin arka planını merak ediyorsanız beklerim. Kitabı okumamış olanlar da gelebilirler, spoiler vermemeye çalışacağım, bilirsiniz ki spoiler hiç sevmem shfjshfk <3

Bir de canlar son olarak: Bir kısmınız birkaç gündür yazıyor, hikayeye oy verdiğinizde geri dönüp baktığınızda oylar kayboluyormuş. Bu genel bir problem mi? Sizde de oluyor mu acaba? Bir haber ederseniz sevinirim :)



Yattığım yerde gözlerimi aralamadan kulak kabarttım. Penceremden ufak tıkırtılar geliyordu. Üçüncü katta birilerinin penceremi tıklatması epey korkunç olurdu. İnce bir tıkırtı olduğundan bir kuş geldi gözümün önüne. İçeri girmekte ısrarcı bir kuş.

Gözlerimi açtım.

Rüya görmüyordum. Tıkırtılar belli aralıklarla devam ediyordu.

Sonunda dayanamayıp kalkıp perdeyi araladım. Pencerenin mermerinin üzerinde ufak boncuklar birikmişti. Şaşkınlıkla kafamı kaldırdığımda Fatih terastan el salladı. Benim de kalbim yine yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı.

Pencereyi aceleyle açıp belime kadar sarkarak abimin odasına baktım. Işığı yanmıyordu. Perdeleri kapalıydı. Uyuyorsa top atsan uyanmazdı zaten ama bugünlerde ne yapacağı da belli olmuyordu kendisinin!

Yüzümü Fatih'e çevirdim. "N'oldu?" diye sordum ses çıkarmadan.

İşaret parmağını kaldırıp 'bir' yaptı. Akabinde elindeki not defterine bir şeyler karalamaya başladı. Notu cebinden çıkardığı minik bir çikolataya sardıktan sonra bana doğru yavaşça attı. Not pencereden içeri düştü.

Yerden alıp açtım hemen. Çikolatayı masamın üzerine bırakırken yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamadım.

Fatih'in düzgün bir el yazısı varmış meğer. Bunca yıldır ihale ya da king hesaplamaları dışında el yazısını uzun cümleler halinde hiç görmemişim. Ne garip.

Pazar piknik varmış. Niyazi Abi üç minibüs kiralamış. Gelecek misin sen de?

Aslında ders çalışmayı planlıyordum. Anneme muhtemelen gelmeyeceğimi söylemiştim. Ama bu, notu okuduğum gibi kafamı hızlı hızlı aşağı yukarı sallamama engel olmadı.

Sırıttı. Hemen bir not daha yazmaya koyuldu. Onu da çikolataya sarıp fırlattı hemen.

Ben de geliyorum o zaman.

Başımla yan camı işaret ettim. Neden bahsettiğimi hemen anladı tabii. Hızlıca bir not daha karaladı.

Sen boş ver onu. Ben onunla yakından ilgileneceğim.

Birden yan cam açıldı.

İyi insan lafının üzerine... Yok o laf öyle değildi.

Fatih not defterini hemen arkasına sakladı.

Abimin uykulu kart sesi duyuldu boş sokakta. "İlla araya duvar mı örmem lazım?" Kafasını pencereme uzatıp bana baktı. Yüzü gözü şiş, saçlarının her bir teli ayrı bir yöne bakıyordu. "Sen hayırdır gece gece? Fatih Abi'n tatlı masallarıyla uyutuyor muydu seni?"

"Yoo," dedim kalbim ağzımda. "Denk geldi öyle." Hala reddetme çabam takdire şayandı bence.

Fatih de "Tamamen tesadüf," dedi. Ama abimi tesadüf olduğuna inandırmak için hiçbir çaba göstermedi.

Esnaf İşi Aşk (I-II-III)Where stories live. Discover now