39. Bölüm (İkinci kitap sonu)

132K 7K 2.1K
                                    

İbrahim "Allah Allah!" diye yardırırken, Kürşat, kardeşinin başında elinde bıçağıyla donup kalmış adamın üzerine atladı. İbrahim'se diğer adamların üzerlerine atılırken etraflarında toplanmış kalabalığa "Tutun kaçmasınlar!" diye bağırdı.

Adamlar, pek de istemeden sebep oldukları kan gölü karşısında şok geçirdiklerinden zaten kaçacak halleri kalmamıştı. İbrahim'le birlikte etraftakiler de üzerlerine çullanınca adamlar bir toz bulutunun içinde buldular kendilerini.

"Abi valla kötü bir niyetimiz yoktu," dedi biri can havliyle.

"Kıza bir şey olmuş mu?" diye sordu diğeri ağladı ağlayacak.

Hemen paralelde, Kürşat üstte, bıçaklı adam altında boylu boyunca kaldırıma uzandılar. Kürşat adamın bilekten kavradığı bıçak tutan elini kırana kadar kaldırıma çarptı. Ağzını açmadı. Küfür bile etmedi. Gözü dönmüştü adeta. Bıçak nihayet adamın elinden düştüğünde, adamın acı içindeki çığlıkları susana kadar adamı yumrukladı. Adamın en az birkaç saat kendine gelemeyeceğine kanaat getirdiğinde, hala adamın üzerinde, nefes nefese, kardeşine ve can dostuna baktı.

Nil'in başı Fatih'in göğsüne dayalı, ikisi de öylece baygın yatarken, ölü sevgililerin resmedildiği, kırmızının ele geçirdiği bir tabloyu andırıyorlardı. Kürşat'ın nereden geldiyse aklına ilkokulda oynadıkları müsamere geldi: Romeo ve Juliet. Öğretmen tabii ki Romeo yapmamıştı onu. Ola ola rahip Lawrence olmuştu Kürşat! Müsamerenin sonunda ölü olmaları gerekirken arada bir dayanamayıp kıkırdayan iki küçük arkadaşı canlandı gözünün önünde.

Mevcut sahnede kimse kıkırdamıyordu ama. Her yer kan içindeydi. Çok fazla kan. Bir kafa darbesi ve bir bıçak kesiği için olması gerekenden çok daha fazla kan. Kürşat, gözleri akmayan gözyaşlarıyla dolarken kötü düşünceleri kafasından silkelemeye çalıştı. Olan biteni görmüştü. İkisinin de iyi olması gerekiyordu. Öyle olması şarttı!

Hemen adamın üzerinden kalkıp ikisinin yanına çömeldi bu kez. Nil'in kan fışkıran eli elinde, kızın üzerini yokladı boştaki titrek eliyle. "Elinden başka bir yerde kesik göremiyorum," dedi ortaya, kimseye.

Tepesinde donup kalmış Hilal'in varlığını unutmuştu bile.

Gözlerinden istemsiz yaşlar dökülürken, Hilal de biraz olsun duyduğu cümleyle kendine gelip Kürşat'ın yanına çöktü. Nil'in elinden başka bir yara o da göremiyordu. "Bayıldı herhalde..." diye mırıldandı. Nil'in başını Fatih'in göğsünden alıp kendi kucağına yerleştirdi, yanaklarına nazikçe dokundu, hafifçe sarstı ama kız uyanmadı.

Kürşat gömleğini çıkarıp kolunu yırttı. Elindeki parçayla Nil'in elini sıkı sıkı sardı. Gömleğin kalanını top yapıp Fatih'in hala kan boşalan burnuna dayadı. Üzerinden parmaklarıyla da burnunu kıstırdı. Bir işe yarayıp yaramayacağından emin değildi. Gözünden kurtulan bir damlayı kanlı elinin tersine sildi.

Fazla bir direnç göstermeyen diğer adamların icabına imece usulü kolektif bakıldıktan sonra, İbrahim de saçı başı dağıtmış, toz bulutunu terk edip yanlarına geldi. Onun da dudağı yarılmış, elmacık kemiğinin üzerinde de kırmızı bir şişlik şekillenmeye başlamıştı. Kürşat ne ara dayak yemiş olabileceğini düşündü. Bir ömür gibi gelse de birkaç dakikadan fazla zaman geçmiş olamazdı. Etraftan insanlar da çullanınca adamlar yumruk sallayacak zamanı nereden bulmuşlardı?

"Nil'de bir şey yok değil mi? Bıçak eline geldi sadece?" Hilal belli belirsiz kafa sallayıp onaylayınca İbrahim Fatih'in yüzünü işaret etti çenesiyle. "Kırık mı var acaba? Başka türlü çıkmaz bu kadar kan."

Kürşat saniyeler önce beyaz olan gömleğini kaldırıp altında korku filmi gibi şekillenmeye başlamış sahneye baktı. Kemik miydi o gördüğü? Hemen geri kapatıp kıstırdı burun olduğunu farz ettiği noktayı. Oluk oluk kan akıyordu hala. Belirginleşmeye başlayan şişlikten, kandan ne gördüğünü bilmiyordu ama ağzı aralıktı Fatih'in. Nefes alıyordu en azından. "Bilmiyorum. 112'yi arayın hemen!"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 21, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Esnaf İşi Aşk (I-II-III)Where stories live. Discover now