2.BÖLÜM

1K 48 0
                                    

Başımın yine ağrımasıyla gözlerimi araladım. Neredeydim ben? Burası da neresiydi? Etrafı incelemek için doğrulmaya çalıştım ama acıyı yine hissedince vazgeçmiştim. Etrafı yattığım yerden inceleyecektim . Kafamı hafif yana çevirip incelemeye başladım. Burası kütük bir eve benziyordu, duvarlar kalın kalın odunlardan oluşuyordu, hiç raf yoktu. Karşımda duran sobaya döndü bakışlarım, içimi huzur kaplamaya başlamıştı. Ateşin o cızırtısı insana huzur veriyordu adeta. Arkamdan  gelen güneş ışığına bakmak için arkama döndüm, pencerelerden içeri giren o ince ışık sabahın habercisiydi. Dışarda hiç ev yoktu, yoksa şehrin dışında mıydım? O zaman buraya nasıl gelmiştim? Kim getirmişti beni? Kafamda geçen bu sorularla tüylerim diken diken olmuştu. Pencerelerden birinde silüet görünce uyuyormuş gibi yapıp hemen gözlerimi yumdum. Ardından içimden dua etmeye başlamıştım. Kapı gıcırdayarak açıldı, yürüyüş sesleri kütük evde yankı yaparken sakinliğimi bozmamaya çalışıyordum. Eve giren kişinin yanımda kalan sobaya yöneldiğini hissettim. Sobanın kapağı açılıp içine bir şeyler konarken uyuma numaramı sürdürüyordum. Sobayla işi bitince bana yaklaşan adım sesleri, korkudan nefes almamı bile engelliyordu. 

"Uyanık olduğunu biliyorum kızım. Sana zarar vermeyeceğim biraz doğrulda yemek ye  yoksa iyileşemeyeceksin " adamın sesi babamın sesine o kadar benziyordu ki istemsizce gözlerim açılmıştı, adamın yüzünü görünce içimi tarifesiz bir huzur kaplamıştı. Oysaki bu adamı tanımıyordum bile, adam bana yaklaşıp doğrulmama yardım ederek kenara çekildi. Yanıma oturup gülümseyerek konuştu "ben rasim burası da benim kürkçü dükkanım " dediğinde yüzümde istemsizce  gülümseme oluşunca rahatlamıştım. Konuşmam gerekiyormuş gibi ona aklımı kurcalayan soruları sıraladım.

"Beni nasıl buldunuz " dediğimde kaşlarını düşünceli bir şekilde çattı. Bende fırsattan istifade  onu incelemeye başladım. 45 ila 50 yaşlarında olmalıydı, kirli beyaz sakalları onu daha da yaşlı gösteriyordu, saçları bölge bölge beyazdı, yüzündeki kırışıklıklar onu samimi gösteriyordu, boyu 1.80 olmalıydı dik bir şekilde oturuyordu. Kilosu çok olmamalıydı ne çok zayıf nede çok kiloluydu. Bakışları gözlerimle buluşunca gözlerinin ela olduğunu fark ettim "seni iki çocuğun denize attığını gördüm. Çocuklar gidince seni denizden çıkardım nabzın çok düşüktü seni kurtarmak için çok çabaladım ve bak yaşıyorsun sen güçlü bir kız olmalısın" dediğinde gözlerimin dolduğunu hissettim. Kafamı yana eğip sessizce teşekkür ettim. adam konuşmaya devam edince bakışlarımı ona yönelttim "oysaki kafan yarılmıştı ve denize atılmıştın, yaşaman gerçekten bir mucize" demişti. Gözleri dalgındı yere bakıp konuşuyordu. Nasıl yaşadığımı sorguladığını hissettim. Bakışlarını çevirip bana baktı "nasıl yaşıyorsun?" sorusuyla affalamıştım "bilmiyorum "


Biranda ayağa kalkarak "sonuç olarak yaşıyorsun buna sevinmeliyiz, aç olduğunu tahmin ediyorum " demişti. Sırtını bana dönerek dışarı çıktı, yerimden kalkmaya çalışarak tutuna tutuna cama yaklaştım. Karşıya baktığımda  dağın zirvesinde olduğumuzu gördüm.  Buraya nasıl getirmişti beni diye düşünürken buraya doğru yaklaşan rasim amcayı gördüm. (amca mı yok artık) iç sesime katılıp araya yine mesafe koyarken. Adam beni görünce başıyla selam vermişti. Elindeki ete baktım taze gibi görünüyordu, elleri kan içindeydi Kafamı biraz daha yana eğerek dışarı baktım. Arkada geyik ölüsü vardı, kaşlarım havalanmıştı. İlk defa canlı canlı geyik görüyordum ve de onun etinden yiyecektim şimdi. Tüylerim dikenleşirken üstüme baktım üstümde kalın bir kırmızı lacivert kareli bir gömlek vardı, altımda da kalın kot pantolon. Beli bol olmalıydı çünkü belimde kemer de vardı aklıma gelen soruyla yüzüm kızarmıştı kim değiştirmişti benim kıyafetlerimi? Yanımda duran kapı açılınca biraz kenara kaydım. Adam bana bakarak  "Üşüdüysen yatağın kenarına hırka koydum onu giyebilirsin  " demişti Kafamı yatağa çevirip daha yeni fark ettiğim hırka ya baktım. Ağır ağır ilerleyip hırkayı üstüme geçirirken, yüzümü kızartan o soruyu sordum "üstümü siz mi değiştirdiniz" adam sobadan kafasını kaldırıp bana döndü "merak etme güzel kızım, seni benim kızım giydirdi. " demişti Kafamı sallayıp teşekkür ettim. Adamın hala etle uğraştığını görünce bende dışarda gördüğüm sofrayı hazırlamaya başlamıştım. Zorda olsa hazırladığım sofraya bakıp gülümsedim. Yemeğin olduğunu söylen adama baktım. Eti alıp masaya oturunca bende yanındaki sandalyeye oturdum. Eti tabaklara dağıtırken sordum "beni buraya nasıl getirdin rasim... " adam bana bakarak "bana istediğin şekilde hitap edebilirsin." başımı sallayarak sorumu tekrarladım. "Beni buraya nasıl getirdin rasim amca. Şehre uzak değil mi burası?". Gülümseyerek " oda benim sırrım olsun güzel kızım "dedi başımı sallarken "ben buradan nasıl şehre gideceğim peki" dedim. Bana dönen bakışlarıyla "önce iyileş güzel kızım sonra düşünürsün şehre gitmeyi" dedi. Ona minnetle bakarken "teşekkür ederim  sizde olmasaydınız çoktan ölmüştüm." hala yemek yerken "kızım ben daha bir şey yapmadım. Sonra teşekkür edersin, hem yemeğin soğuyor ye yemeğini"
Bakışlarımı tekrar ete döndürdüm ilk defa geyik eti yiyecektim. Bu yüzden kararsızlıkla eti inceledim. Rasim amcaya bakışlarım takılınca iştahla yediğini gördüm, içimden bu sadece bir et ye hadi diyerek ilk yudumumu aldım. İlginç bir şekilde tadı hoşuma gitmişti, bende Rasim amca gibi eti iştahla yerken normal etin tadını sanki çok hatırlıyordum diyerek kendime kızdım. Rasim amca bana seslenince son yudumumu da ağzıma atıp ona baktım.

"Şimdi nasılsın? " Ağzımdakiler bitince "iyiyim sizin sayenizde "diyerek gülümsedim. Rasim amca ayağa kalkarak tabakları toplayıp içeri geçti. Ben de yavaşça doğrularak içeri ağır ağır yürüdüm. İçeride ikili kanepe ve bir adet antika koltuk vardı, yavaşça koltuğa oturdum. Antika eşyaları çok seviyordum ve bu ev hem odun olup içindeki eşyalarında antika olması içimi tarifsiz bir huzur kaplıyordu. Rasim amca  mini ve antikayla modern karışımı mutfaktan çıkıp yanımda duran kanepeye oturdu ve bana bakıp gülümseyerek konuştu "sana bahsettiğim gibi senin gibi bir kızım var, kulubenin üst kısmına bakarak odası yukarıda, çift kişilik yatağı var kızımla beraber orda kalırsınız, senin için sorun olur mu?" diye soru yöneltince. Kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken ağzımdan tabiki de sorun olmaz gibisinden sözler çıkmıştı. Sahi rasim amcanın kızı neredeydi ki? Onu hiç görmemiştim. Hem bu kulubenin üst katı olduğu nasıl olurda şimdi fark ederdim. Hiç belli olmuyordu. Tam o sırada kapı açılınca arkamı yavaşça dönerek gelene baktım, kızıl saçlı yanaklarında çiller olan kahverengi gözlü bir kız duruyordu, yaklaşık olarak aynı yaşta olmalıydı, kızın gözleri beni bulurken. Samimi olduğunu düşündüğüm gülümsememle gülümsedim. Kız benden bir santim kısa gibi dururken, yavaşça doğrulup kıza baktım, net olarak. Rasim amca laf alarak. "Kızım bildiğin gibi tanrı misafirimiz, iyileşene kadar bizimle kalacak. Yani senin de yeni oda arkadaşın. Adı diyerek bana bakınca "Selen.. Selen Toksöz tanıştığıma memnun oldum ve şimdiden rahatsız ettiğim için de özür dilerim" demiştim tekrar gülümseyerek. Kız bana kinle bakıyordu sanki yoksa ben mi abartıyordum? kız tam bir şey diyecekken rasim amca konuştu "kızım sende kendini tanıtmayacak mısın ?" Kız zorla gülümseyip "adım Nisan" demişti  rasim amcaya dönüp "ben odama çıkıyorum " diyerek hızla yanımdan geçip dolap sandığım kapağını çekip açılan basamaklardan yukarı çıktı. Bu dolap değil miydi? Yok artık diye düşünürken, rasim amca bana dönerek " kusura bakma kızım ben onunla konuşurum" diyerek basamaklardan yukarı çıktı. Bende koltuğa tekrar oturdum ve derin bir nefes aldım. Bu gün ne kadar zor geçiyordu böyle rasim amca basamaklardan bana seslenince "efendim Rasim amca"

"Kızım yukarı gel nisanla kalacağın odanı gör " diyince ayaklanarak basamaklara yöneldim. Her adım attığımda vücudumda tarifsiz bir acı yayılırken zorla nefes alıp vererek son basamağa ulaştım.Tekardan derin bir nefes alıp ilerleyerek  odaya girdim. İki tane oda olmalıydı bir tane daha kapı görmüştüm çünkü. İçeri girdiğimde gep geniş bir odayla karşılaştım. Üçgen devasa bir pencere ve onun önünde de çift kişilik yatak vardı. .Büyük bir dolap ve komodin sıralanırken  makyaj masası çaprazlarında kalıyordu. Sol tarafımda ise büyük bir kitaplık vardı, içinde okuyamadığım türden kitaplar yer alıyordu, hepsi ansiklopedi gibi kalındı. Rasim amca söz alarak konuştu" burada kalacaksın selen senin için bir sorun olmayacaksa? "
"Yok Rasim amca ne sorunu, size ne kadar teşekkür etsem az, çok sağolun."  Nisan  beni sevmediğini belli etmek istercesine yüzünü buruşturmuş ve tiksinerek bana bakarken. Sanırım iyi anlaşamayacaktık diye düşünmeden edememiştim. Nisan bana bakıp "kıyafetlerimi kullanabilirsin ama bana ne giyeceğini söyleyerek " diyip beni uyarırken kafamı tamam anlamında salladım. Rasim amca "ben sizi yalnız bırakayım, sizde kaynaşın bakalım" diyerek aşağıya inmek için basamaklara yöneldi. İçimden bu kızla nasıl aynı odada kalacağımızı düşünürken, şimdi de yalnız kalmıştık.

SAKLI KALANLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin