✴️32.BÖLÜM✴️

113K 2.3K 222
                                    

Pusula instagram sayfasını takip edip bana destek olun lütfen.
⬇️

İki kaburga kemiğimin arasına sıkışıp kalmış bir kum saati vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İki kaburga kemiğimin arasına sıkışıp kalmış bir kum saati vardı. O her ters döndüğünde dünyam da ona eşlik ederek çalkalanır zaman seker gerçekler ayaklarımın dibine düşerdi. Karanlık anlarım da belirirdi gerçekle iç içe geçmiş kabuslarım.

Bu yüzden bende beni bulamayacaklarını düşündüğüm ilk yerde saklandım. Daha sonra huzuru bulabileceğim zannettiğim ilk anda çaresizlikle tutuklandım. İki kaburgamın arasından acı sızıyor şimdi. Kemiklerime kadar doldum kendi kanımla ve beynime yürüyen bir çığ hissediyorum her geçen saniye de.

Öyle büyük bir gürültüyle düştü ki tüm limanlarıma yaklaşamaz oldum bir daha tek dalgaya. Alabora olan tüm anılarıma üzerinde imzam olan tüm yıkımlarıma ve birde içten içe enkaza dönen bana baktım. Geriye benden bir şey kalmış olsa dahi bütün bu düzenler yerle bir olduğunda o toz yığınına onlarla birlikte gömülecekti.

Ve belki bir daha kimsenin hatırlamaya değer görmediği kahramanlığı yapıp bu acımasız dünyadan göçüp gidecektim.

Kirpiklerim titreşerek gözlerimi gölgelerken etrafı saran karanlıkla bekliyordum gelecek olan atağı. Eli dudaklarımın üzerine yapışmış kibar olmayacak şekilde baskı uygularken harelerinin ağırlığı sarıyordu etrafımı örümcek ağı gibi.

Atışlarını düzene oturtmaya çalışan yorulmuş kalbim ve titreyerek boşalmak üzere olan bacaklarım kırılacaktı neredeyse. Kırılacaktı ve dizlerimin üzerine çökecektim önünde.

Ona veda etmeden gitmeme içerlemiş olmasından değildi tüm bunlar tam tersine o bana veda etmediği için halen daha benden istediğini alamadığı için buradaydı. Ve alnı terle nemlenmiş alnıma yaslıydı.

Bir adım geri çekilmesiyle kulaklarımı kabarttım bende bu sese karşı. Ve tam bu sırada eli yavaşça dudaklarımdan sıyrılmaya başladı. Nefesini yüzümde hissetmemek bedenimi gevşetirken çığlık atacak kadar aptal değildim.

Çünkü beni bu durumdan kurtarabilecek kimsenin olmadığının bilincindeydim. Odanın ışıkları açma düğmesine basamama rağmen yanıp sönmeye yüz tuttuğunda irkilerek avuç içlerimi soğuk duvara yapıştırdım.

Temkinli biçimde aydınlanıp sönen odada hayalet edasıyla camın önüne konumlandırılan berjere oturmuştu. Ve saniyelik olsa da bugün benim üzerimden çıkardığım kazağı avuçları arasında tutmuş yüzüne yaklaştırıyordu.

Ortalık tekrar karanlığa bezendiğinde bir cesaret ona ilerledim ve ışıklar tekrar geldi ancak kazak berjerin koluna bırakılmıştı ve iri eli üzerindeydi.

"Ne işin var burada?" derken ışıkların gelmesinden dolayı sızlayan gözlerimi ovalıyordum.

"Ufak bir ziyaret sadece." der demez ışıklar yandı ve karanlık bu defa kesin bir ışıkla delindi.

PUSULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin