32. Bölüm Londra yolculuğu

14.2K 776 143
                                    

Ezman'la nerde kalmıştık bir hatırlayalım...

"Allah kahretsin! Ben Asmin'i seviyordum."

Beni sakinleştirmeye çalışan hostesi kollarından tutup sarsarak "Ben karımı seviyorum! Anlıyor musun? Ben ona aşığım, seviyorum onu!" diye bağırdım.

Hostesin benden kurtulmaya çalışırken "Beyefendi bırakın canımı yakıyorsunuz! Bana ne karınızı seviyorsanız, gidin ona söyleyin," diye söylenmesi aklımı başıma getirdi. Tabii ya... Bunu Asmin'e söylemeliydim. Kim bilir benim hakkımda şimdi ne düşünüyordu? Hele bir de o notu bulduysa...

Yaptığım hatanın pişmanlığı yüzüme vururken hostese baktım. "Haklısınız hostes hanım," dedim daha sakin bir ses tonunda. "Onu sevdiğimi söylemeliyim karıma... her geçen dakika aleyhime işliyor ve benim acilen bu uçaktan inmem lazım," diyerek ayaklandım.

Hostes ellerini omuzlarıma bastırarak "Lütfen oturun beyefendi kendinizi otobüste mi sandınız?" diyerek tekrar yerime oturttu. "Uçak Londra'ya iner inmez telefon açıp söylersiniz karınıza onu nasıl sevdiğinizi. Şu an uçaktan inmek gibi bir seçeneğiniz yok! Tövbe tövbe... çattık ya..." diye söylenerek giriş kapısının yanındaki yerine geçip oturdu. Bana ters ters bakarak kemerini takınca pes edip aynı işlemi ben de yaptım. Daha kemerimi yeni takmıştım ki uçak türbülans nedeniyle feci halde sallanmaya başladı ve ben bir daha Asmin'i görmeyeceğim diye çok korktum.

"Uçak ne kadar sallanırsa sallansın senin evlilik hayatın kadar çalkantılı olamaz," diye alay eden iç sesimle uğraşamayacaktım şimdi. Ellerimi yüzüme kapatarak derin bir nefes aldım.
Ben Asmin'e kendimi nasıl afettirecektim? Onu sevdiğime nasıl inandıracaktım? Keşke bu sabah onu bırakıp kaçmak yerine yüzleşseydim onunla. Ya da ne bileyim... boşverseydim o mesajları. Belki de şuan hâlâ onunla yatakta olacaktım.

"Geçti borun pazarı sür eşeğini Londra'ya," diyerek sinirimi bozan iç sesime "Ne eşeği be! Görmüyor musun uçaktayım!" diyerek çıkıştım. Birkaç yolcunun bakışlarını üzerimde hissettiğimde kendime gelerek derin bir of çektim. Ben neyle uğraşıyordum ya... Asmin'i sonsuza dek kaybetmiş olabilirdim... ben oturmuş burada iç sesimle eşek uçak kavgasına giriyordum. Başımı uçağın penceresine çevirip altımızda kalan bulutları seyrettim. Bulutların o pamuksu görüntüsü bana Asmin'in sabahları kabaran dalgalı saçlarını anımsattı. O cennet gibi kokan ipeksi saçlarını... İçime bir sızı düşününce gözlerimi kapatıp "Allah'ım beni o kokudan mahrum etme, beni Küçük Berdelim'den ayırma. N'olur Allah'ım karım beni affetsin," diye içimden dua ettim. Acaba şimdi ne yapıyor?

. . .

Uçaktan iner inmez telefonumu açtım ve alelacele Asmin'i aramaya başladım. Onu sevdiğimi ona bir an önce söylemeliydim ve beni affetmesi için binlerce kez özür dilemeliydim. Benim yaptığım eşekliğin, böyle diyorum çünkü hata demek çok hafife kaçıyor, bir özrü var mıydı onu da bilmiyordum gerçi ama ona beni affetmesi için yalvarmaktan başka bir çare gelmiyordu aklıma. Gerekiyorsa ilk uçakla İstanbul'a geri dönerdim onun için, yeter ki beni affetsindi...

Defalarca aramama rağmen Asmin'in telefonuna ulaşamadım. Kapalıydı. Nerede ve nasıl olduğunu bilmemek beni çıldırtıyordu. Ben onu nasıl bırakmıştım? Yıllar sonra bulduğum aşkı nasıl fark edememiştim?

Tereddüt ederek Mardin'deki konağın telefon numarasını çevirmeye başladım. Telefonun her çalışında kalbim bir tık daha hızlanıyordu? "Acaba karım Mardin'e döndü mü?  Döndüyse şimdi konaktadır mutlaka," diye düşündüm.

İstikamet Londra                                      (Töre Mecburiyetim kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin