55. Bölüm: Dejavu

8.9K 573 289
                                    


Asmin'i elinden tuttuğum gibi koşmaya başladım. Gördüğüm ilk büyük arabanın arkasına saklanıp cebimdeki uzaktan kumandalı araba anahtarını çıkardım ve art arda kapının açılma düğmesine basmaya başladım. Ne kadar basarsam basayım bir türlü susmuyordu şu kahrolası alarm sesi.

Asmin panikle sesini yükselterek "Bu böyle olmayacak Ezman galiba çok uzak duruyoruz gidip sustur şunu yoksa tüm mahalle ayağa kalkacak!" dediğinde gözlerimi bana korkuyla bakan yeşillerine sabitleyip "Tamam sen burada bekle, olur da yakalanırsam ikimiz birden yakalanmayalım," diye sıkı sıkı tembihledim.

Asmin'in başıyla beni onaylamasının ardından ayak parmaklarının ucunda yürüyen bir panter gibi Boran'ın arabasına usulca yaklaşıp anahtarı kapı kilidine sokmaya çalıştım ama bir türlü olmadı. Telefonumun ışığını açıp kapıya doğru tuttum ve aydınlanan kapı kilidine tekrar anahtarı sokmaya çalıştım ama nafile. Sanki anahtar biraz büyük gibiydi.

Minibüsün arkasından bana kısık bir sesle "Napıyorsun Ezman!" diye bağıran karıma oldukça gergin bir şekilde "Napacam be görmüyor musun? Bu anahtar bu kapıyı açmıyor!" diye bağırdım.

Asmin "Ne bağırıyorsun ya!" diye atılıp kızgın bir boğa gibi öfkesini adımlarına yansıtarak bana yaklaştığında tırsarak bir adım geriye attım. Elini kaldırdığında bir an bana vuracak sansam da o otoriter bir ses tonuyla "Hadi ver anahtarı bana! Anlaşılan sen bu işi beceremeyeceksin!" dedi. Elimdeki anahtarı zorsunarak avucunun içine bırakırken "Al. Sen yap kolaysa." diye mırıldandım.

Neyse ki arabanın alarm sesi benim sesimi bastırmıştı ve Asmin bu dediğimi duymamıştı yoksa gerçekten kızgın bir boğaya dönüşmesi an meselesiydi.

"Amanın... ağamız pek bi' korkar olmuş karısından!" diye pörtleyen iç sesim olur olmaz zamanlarda pörtlemese olmazdı zaten. Yok arkadaş! Ben bu gidişle bir gün şizofreni tanısıyla tımarhaneye yatırılırsam hiç şaşmayın.

Asmin elindeki anahtarı kapıya yaklaştırıp kilidi açma tuşuna basınca arabanın sesi aniden durdu. "Başardım!" diye sevinçten zıplayarak bana doğru döndüğünde aniden durduğu yerde donup kaldı. "Ne oldu?" diye sordum gözlerine bakarak. Yeşil gözleriyle omzumun üzerinden evin kapısını işaret ederken "Halam." dedi yutkunarak. Kızgın boğa gitmiş yerine minik bir buzağı gelmişti.

"Eyvah halam mı... Kızgın boğa out sinsi rakun in," diye anons eden iç sesimle birlikte arkamı döndüm. Halam Boran'ın arabasının anahtarını havaya kaldırmış elinde sallıyordu.

"Sizin yine kurallarımı hiçe sayıp böyle bir şey yapacağınızı tahmin ettiğim için anahtarların yerini değiştirmiştim." dedi. "Geçenlerde Boran'ın arabasında kaldığından haberim var Ezman."

Asmin'le aynı anda başımızı eğip şaşkınca bizdeki anahtara bakakaldık. Arabayı neden susturamadığımızı şimdi anlamıştım. Oyuna gelmiştik, yine bizden bir adım öndeydi halam.

İç sesim: "Hala değil, kara çalı mübarek!" diye atılsa da ben sustum. Halamı daha da kızdırıp damarına basmak istemiyordum.

"Hala anla bizi... Sadece birlikte uyumak istedik, çok özledik birbirimizi." dedim en masum yüz ifademi takınarak.

Halam takındığım bu masum yüz ifademden hiç etkilenmemişçesine kollarını önünde kavuşturup kaşlarını kavisli bir şekilde havaya kaldırdı. "Düğünü bekleyemeyecek kadar çok özlediyseniz birbirinizi elinizdeki anahtar benim arabamın anahtarı." dedi gayet sakin ama ürkütücü bir ses tonuyla. Eliyle biraz ilerde duran Smart ForTwo'yu göstererek bakışlarını tehditkar bir şekilde bana çevirdi. "Hani şu 'tosbağa gibi' diye beğenmediğin arabam var ya Ezman." deyip duraksadı kısa bir süre. Sonra bıkkın bir ses tonuyla "Gidin bundan sonra orada kalın o zaman." diyerek içeriye yöneldiğinde hemen harekete geçtim. Asmin'in bileğinden kaptığım gibi eve doğru koşmaya başladım. Halam tam kapıyı yüzümüze çarpacaktı ki son anda yetişip ayağımı kapı aralığına koyarak buna engel oldum.

İstikamet Londra                                      (Töre Mecburiyetim kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin