1. Bölüm: "İlk Perde"

822 61 74
                                    

Soundtrack 1:

Gözde Öney - Hayat İzleri

Instagram: @zehraiswonderful

Herkese keyifli okumalar diliyorum♥️

1. Bölüm: "İlk Perde"


   Ağaçların yeşili gökyüzünün mavisine karışıyordu ve maviliklerde süzülen kuşlar tanrının bu mükemmel eserine bir parça oluyordu. Gözlerine değen bu manzarayı ilk kez görüyor değildi lakin bugün daha bir ilgi çekici bir hâle gelmişti. Manzara değişmemişti evet, lakin o manzarayı seyreden gözler bu sabah bir farklı bakıyordu. Değişen manzara değildi, Eray'ın bakışlarıydı. Bugün kahverengi kirpiklerinin çevrelediği kehribar rengi gözler bir ayrı bakıyordu. Elindeki bardağı dudaklarına yaslayarak manzarayı seyretmeye devam etti.

   Çalıştığı şirkete rakip bir turizm firması olan Günday Otelleri'nin az daha konkordato ilan etmesine -dolaylı yoldan da olsa- sebep olmuştu. Yaklaşık bir buçuk yıldır bu otel yüzünden kendi çalıştığı firma müşteri kaybına uğruyordu. Adından sıkça söz edilen Albus Olor'un pazarlama departmanında yaklaşık sekiz yıldır çalışıyordu. Firmanın sahibi İzzet Ferman Öztuna için Eray, Albus Olor'un önemli yapı taşlarından birisiydi. Eray'ın ve ekibinin keskin hayâl gücü ve fikirleri otelin adının tüm Türkiye'ye duyurulmasını sağlıyordu. Aynı zamanda yurt dışından gelen konukları özel olarak ağırlıyor ve yabancılara da açılmasını sağlıyordu. Eray'ın bu pazarlama zekası, İzzet Bey'i çok etkilemişti ve sekiz yıl boyunca onu kimseye kaptırmamıştı.

   Sadece otelde de değil, Eray aynı zamanda en çok güvendiği adamlardan birisiydi. İş dışında da onunla irtibat içindeydi. Pek çok konuda ona danışır ve fikirlerine önem verirdi. Bu yüzden Günday Otelleri ile arasında olan rekabette Eray'a gözü kapalı güvenebileceğini biliyordu. Güvenini boşa çıkarmayacağından emindi, ki öyle de olmuştu. Rekabet sona ermiş, Albus Olor yine zirveye oturmuştu.

   Elindeki bardağını yudumlamaya devam ederken odanın kapısı çaldı. "Buyurun," dedi, sakin bir sesle. Eray'ın cevabı bile kapıyı çalan kişi içeri girdi. Odaya giren Seçil'den başkası değildi. Eray, daha arkasına bile dönmeden, içeriye dolan keskin kadın parfümü kokusundan anlayabiliyordu bunu. Tabii, Seçil'in kendisiyle ilgilenmesi de cabasıydı. Bu ilgiye karşılık vermese de, hatta bunu sürekli olarak davranışlarıyla belli etse de genç kadın bunu umursamıyordu. Kötü bir kadın değildi, fiziki olarak da güzeldi hatta İzzet Bey'in bir kızı olarak gayet de çalışkandı. Lakin bu, bir erkek için gayet iyi olan özellikleri onu cezbetmiyordu. Aynı işyerinde çalıştığı bir insandan öteye gidemiyordu. Başka bir kadın olsaydı ona nazikçe gerçekleri açıklayabilirdi lakin İzzet Bey'le de arası papaz olsun istemiyordu. Seçil, patronunun en değerlisiydi ve üzülmesine katiyyen müsaade etmezdi.

   Eray'ın düşünceleri bu yönde iken; Seçil'in düşünceleri bambaşkaydıO şu an Eray'a hayranlıkla bakıyordu. Hem başarılı hem de hoş bir adamdı. Babası onu öve öve bitiremiyordu. Zekası, kişiliği, hayata bakış açısı onu etkiliyordu. Hayran olmamak mümkün değildi. Lakin ilgisinin karşılıklı olmadığını bir türlü kabullenemiyordu. Seçil, cebinin dolu olmasının ve güzelliğinin tüm kapıları kendisine açacağına inanırdı. Ta ki Eray'a kadar. O zaman para pul, güzellik, şan ve şöhretin ne kadar içi boş kavramlar olduğunu anlamıştı. Aslında Eray, ona çok farklı bir bakış açısı kazandırmıştı.

BEYAZ KUĞU Where stories live. Discover now