6. Bölüm: "Aya Meftun Güneş"

214 19 39
                                    

Soundtrack 7:

Duman - Ah

Oylarımızı ve yorumlarımızı lütfen eksik etmeyelim. Bölüm 7000 kelime ve haliyle çok emek verdim ve emeğimin karşılığını almak istememde bir sakınca yoktur diye düşünüyorum. :) :)

İyi okumalar.

6. Bölüm: "Aya Meftun Güneş"


    Gecenin göğün ağlarından düştüğü bir güne başlarken her zamanki gibi zihni karmakarışıktı.

    Dirseğini yasladığı pencere pervazından doğrularak gözünü pencereden ayırdı. Elindeki bardağı masanın üstüne bırakarak koltuğa oturdu. Dirseklerini dizlerine dayayarak ensesini avuçlarının içine aldı. Sertçe bilenmiş bıçaklar ruhuna batıyordu. Bu her zaman olağan bir durumdu Eray için. O hep acılardan yakınır, daha sonra yaralarını mezara gömerek onların arasına katılırdı.

    Şimdi... O yaraları bir yere gömmek değil, onlardan tamamen kurtulmak istiyordu. Yıllarca onlara resti çekebilirdi, bu işe son noktayı koyabilirdi ama yapmamıştı. Çünkü o zamanlar nefes almak için bir nedeni yoktu, onlardan başka. Fakat yakın zamanlarda... Birisi sanki soluduğu havaya anlam katıyordu. Ruhunu saran ağları söküp atmak için bir neden bulmuştu sanki.

    "Fazla düşünceli görünüyorsun..."

    Genç adam, Turan'ın ona seslenmesi ile gözlerini diktiği masadan ayırdı. Gözlerini ona alayla bakan eski dostuna çevirdiğinde her zamanki gibi olduğunu fark etti. İçi boş gibi görünen ama ardı felaketlerle dolu bir çift bakış... Turan'ı iyi kötü böyle açıklayabilirdi. Toronto'da, sonradan yarım bıraktığı, doktora eğitimini sürdürürken Turan'la orada tanışmıştı. Mesleki terapist olarak kariyerine devam eden Turan, onun en büyük destekçilerinden olmuştu. Hasta-doktor ilişkisini de aşarak sıkı iki dost olmuşlardı.

    Turan, elindeki kupayı masaya yerleştirerek Eray'ın karşısındaki koltuğa oturdu. "Dökül bakalım. Dur, dur... Ben tahmin ettim bile." Turan parmağını şıklattı. "Altan Saruhanlı?"

    "Gözlerimi okudun diye tahmin ediyorum," diye mırıldandı Eray kupayı eline alırken.

    "Okumam gerekmiyor Eray, senin babandan büyük sorunun olduğunu duymadım aslında." Turan haksız sayılmazdı. "Anlat bakalım. Neler oldu?"

    "Aynı şeyler," dedi Eray kahve bardağını masaya bırakarak. "Bir şeyin değiştiği yok. Umudumu kaybedeli epey oluyor, bu saatten sonra kimseyi değiştiremem."

    "Ne oldu peki? Yoksa sana yurtdışındaki şu büyük şirketin iş teklifini sırf Albus Olor için geri çevirdiğin için hala kızgın mı?"

    Eray sıkıntıyla ellerini birleştirdi. "Orası ayrı kanayan yaram, o konuyu yüz yüze görüşmüş değiliz. Ancak amaçlarının farkında olmayacak kadar aptal değilim. Düşündüğü ben değilim, benden öte şeyler.". Eray burukça iç geçirdi. "Daha sonra 'Eray, sen bize çok uzaksın' diyor. Hâlbuki beni anlamayı denese, neden silik bir insan olmayı tercih ettiğimin farkına varabilse... Aramızda hiçbir sorun kalmazdı belki de. Ama yook, Altan Bey anlar mı? Otuz küsür yıldır anlamadı. Bu saatten sonra da anlayacağını zannetmiyorum. Kendi doğruları ile yaşamayı, kendi uydurduğu yalanlara inanmayı tercih ediyor. Ne yapabilirim ki?"

    "Ne diyeceğimi bilemedim şimdi," diye mırıldandı Turan kaşlarını kaşlarını kaldırarak. "Tam olarak ne yapmaya çalışıyor?"

BEYAZ KUĞU Where stories live. Discover now