⚘dört

6.6K 482 87
                                    

4

Brant'in dediğini yapmadım. Bellanita'dan uzak durmadım ama onunla Brant hakkında hiçbir şey konuşmadım. Chalsea, Bellanita'ya takmış durumdaydı ve onu sıkıştırdığında birdenbire araya atladım. Chalsea, Brant'in orospusu olduğunu söylediğinde onu tehdit ettim; o kadar gözüm kararmıştı ki ona oracıkta saldırabilirdim. Eğer ilgimi çeken başka bir şey olmasaydı.

Chalsea, Bellanita'ya Thomas yüzünden takmıştı. Garip olan, onun gibi bir kızın Thomas gibi bir erkekle uzaktan yakından alakası olmaması gerektiğiydi ama Bellanita bir şeyler gizliyordu. Çok fazla irdelemedim, o da Brant konusunda hiç soru sormadı.

Bellanita ile seçmeli derslerimize ayrıldıktan sonra Theodore'u gördüm. Bana gülümsüyordu. Her zamanki gibi. Gülüşü kendimden nefret etmeme sebep oluyordu. Her zamanki gibi.

Bana bir merhaba öpücüğü verdi, kısa ama sıcaktı. Bedenim ona tepki veriyordu neyseki ama kalbim? O aptaldı. Asla sahip olamayacağı birini istiyordu. Bazen onu söküp atmak en güzel çareymiş gibiydi.

Sıralara yerleştiğimizde dudaklarını kulağıma yaklaştırdı, çok küçük bir ürperti hissettim. "Öncelikle, itiraz yok." diye başladığında kaşlarımı çatarak itiraz edercesine inledim, başımı arkaya yasladım ve çenesini omzumun üzerine koymasına izin verdim. "Boyle kardeşlerin açılış partisine gidiyoruz."

Vücuduma bir heyecan dalgası yayıldı. O, itiraz edecek herhangi bir şey söylemediğim için gülümsedi ve boynuma küçük bir öpücük kondurdu. Ah, Theodore... Bazen onu, ben bu haldeyken hak etmek için ne yaptığımı sorguladığım oluyordu. Az çok bilmesine rağmen beni nasıl kabul edebiliyordu? Nasıl bekleyebilmişti, hem de peşinde onlarca kız olmasına rağmen...

Bende ne görüyordu? Bende Brant'in göremediği ne görüyordu?

Yanağımı Theodore'un omzuna yasladım ve dersi dinlemeye başladım.

Ertesi akşam parti olduğunu Theodore hatırlattı, çoktan unutmuştum. Eski ben hala içimde uyuyor olmasaydı şu an beni parçalamıştı. Tam bir Kraliçe olduğum zamanlar vardı; filmlerdeki popüler, erkekleri tatlı kızlardan çalan kötü kız bendim. Ya şimdi? Şimdi sıranın altına yapıştırılan sakız gibiydim, sadece arada bir biri beni fark ediyordu. Bunu elbette değiştirebilirdim ama neden? Brant beni daha fazla fark etmesin diye mi?

Aynada kendime baktım, gözlerimi kıstım ve fısıldadım: "Neden olmasın? Kaybedecek bir şeyim yok."

Dolaptan, aldığım ama hiç giymediğim elbiselerden birini çıkardım. Düz siyahtı ama kesimi belimin bir kısmından dekolte veriyordu ve kısalığı, uzun bacaklarımı açığa seriyordu. Eskiden vücudumu kullanmayı çok iyi bilirdim, ta ki Brant'e karşı denediğimde ve olumsuzluğu özgüvenimi kırana kadar.

Kapı tıklatıldı, annem içeri girdi. Elimdeki elbiseyi görünce mutlulukla gülümsedi, ben de içten içe mahcup hissettim. Son zamanlarda onunla çok fazla kavga ediyorduk. Bana asosyalleştiğim hakkında birçok olumsuz eleştiri yapıyordu ve dikkati fazlasıyla üzerimdeydi. Sanırım kendime zarar vermemden korkuyordu. Bu beni öfkelendiriyordu. Tek arkadaşım oydu ve o bile benim ne kadar berbat halde olduğumu söyleyip duruyordu.

"Elbise mi giyeceksin?" diye sordu umutla, başımı salladım. "Saçını yapmamı ister misin?"

Tam baloya gitmiyorum diye tersleyecekken "Peki." dedim. "Ama lütfen aşırıya kaçma."

Elbiseyi giyerek aynanın karşısına oturduğumda gözleri neredeyse parıldayarak saçlarımla oynamaya başladı, ben de makyaj yaptım. Annemin burnunu çektiğini duyduğumda rujun kapağını kapatıyordum.

"Anne?"

Dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı. Tam ona ağlamaması için sarılacağım sırada beni itti. "Göz yaşlarımın elbiseni kirletmesini isteyemeyiz."

Birden üzerime ağır bir suçluluk duygusu çöktü. Eskiden ona hep böyle derdim, eskiden ben kendimi herkesin Kraliçesi sanardım. Anneme, sanki aksini yapsam yuhlanacakmışım gibi, kötü davranırdım; o ise her zaman beni kabul ederdi. Babamın aksine.

Gözlerimi devirerek ona sarıldım. Geri çekildiğimde daha iyiydi. "Ne zaman döneceğimi bilmiyorum."

"Sorun değil. Theodore'a güveniyorum."

Kaşlarımı çattım. "Onu tanımıyorsun bile."

"Olabilir ama bir saattir seni aşağıda yüzünü düşürmeden bekliyorsa bu, ona güvenebileceğim anlamına geliyor."

Gözlerimi ardına kadar açtım. "Bunu bana daha önceden söyleyebilirdin..."

"Kendisi erken geldiğini, sana söyleyip seni strese sokmak istemediğini söyledi."

Sessiz kaldım.

Acaba Brant'i unutabilir miydim? Theodore, benim için mükemmel erkekti. Onun için, annem için, kendim için deneyebilirdim. Değil mi?

Aşağı indiğimde Thodore'u, annemin ikram ettiği çayı içerken gördüm. Beni fark etti, elindeki çay sallandı ama onu sabit tutmayı bir şekilde başararak masaya koydu ve ayağa kalktı ve bana yaklaştı.

Annemin merdivenlerin başında beklediğini hissettim, sonra da asla ödün vermediği topuklu ayakkabılarının sesinin uzaklaştığını gördüm.

O ana kadar Theodore'un saçlarının biraz daha uzadığını fark etmemiştim ya da vücudunun ne kadar sıkılaştığını. Kıyafetleri ona bir dergiden fırlamış model gibi oturmuştu. Merdivenlerin sonunda duran, benim için mükemmel ideal erkekten bile öte olabilirdi.

Eğer Brant Wood tüm aşkımı çalmamış olsaydı.

tenimin altındasınWhere stories live. Discover now