⚘on dokuz

5.2K 453 156
                                    

merhaba. rica ediyorum okumadan geçmeyin. özellikle 1. hikayede yaşadığım bir sorun var; o da karakterlerimin eleştirilmesi. durum şu ki ağır kaçanlar var. ardı ardına her bölüm hakaret edeni görürsem artık o kişileri ilk uyaracağım, işe yaramazsa da engelleyeceğim. yazma isteğimi kırmaya kimsenin hakkı yok. yazdığım karakterlerin benim olduğunu unutmayın; abartıldığında kişisel algılıyorum ister istemez.
bunun yüzünden karakterlerimin kişiliklerini çok değiştirdiğimi fark ettim, bazı yorumları/mesajları fazla dikkate aldım. mesela matthew'u ve brant'i istediğim gibi yazmışken neden thomas'ı veya rosalinda'yı değiştirdim? yaptığım yanlıştı. istediğimi yazabiliyor olduğum için mutluydum, eğleniyordum. bunu son zamanlarda kaybettim. şimdi ise geri alıyorum. istediğim gibi yazmak benim, okumayı bırakmak da sizin hakkınız. birbirimizi kırmadan vakit geçirelim buralarda lütfen.❤️

🎞sev*to be loved

Hayatım boyunca çok şey denemiştim. Bunlardan biri de aynı anda iki kişiyle birlikte olmaktı. Bir ara eski grubumdaki insanların arasında bu konu revaçtaydı; ben de o zamanların verdiği heyecanla yapmıştım. Özel bir an değildi; zaten pek hatırladığım da söylenemezdi. Yine de bu tür durumlar bana normal gelmeliydi. O zamanlar normaldi. Şimdiyse Brant ile burun burunayken düşündüğüm çok farklı şeyler vardı.

Fikri bir yere kadar mantıklıydı; ilgimi çekiyordu ama Theodore'u tanırdım. Buna izin verse de asla unutmazdı. Sonrasındaki kabullenme evresi onu üzebilirdi. Bilmiyordum.

Gözlerim Brant'in dudaklarına indiğinde gülümsediğini gördüm, tekrar gözlerine baktım ve arkamda volta atan Theodore'a bakıyor olduğunu gördüm. Brant'in ifadesinde istediğini alan bir adamın zaferi vardı. Ne olduğunu çözemedim. Kaşlarım çatıldı, arkamı dönüp Theodore'a bakacağım sırada zaten döndürüldüğümü hissettim.

Brant'i nasıl öpeceğimi, bunu isteyip istemediğimi düşünürken beni öpen Theodore oldu. Vücudumu ona doğru döndürmüş, sorgulayamadan dudaklarını benimkilere bastırmıştı. İlk önce şaşkınlıktan gerilen bedenim rahatladı, ardından da bu hissi özlemiş olduğumu fark etmemle beynimde bir şimşek çaktı. Dudaklarını daha önce hiç tatmadığım bir şey verdi bana.

Theodore güzel öpüşürdü, bedenimin onu arzulamasına yetecek kadar ama hiçbir zaman şefkatini hissetmemiştim. Çünkü buna asla dikkat etmemiştim.

Bu neydi böyle?

Bana ne oluyordu?

Dudaklarımı aralayarak onu içeri davet ettim ve nerede olduğumu unuttum. Parmaklarımı, daha önce hiç dokunmadığım gibi tenine dokundurdum ve onu kendime çektim. Elleri belime kaydı, bedenimi bedenine bastırdı. Bırakmayı hiç istemiyormuş gibi. Tüm eksiklerimi tamamladı, sarıp sarmaladı ve arzuyu harladı. Bunları daha önce kimsede bir arada hissetmemiştim.

Ellerimi tutarak kendinden ayırdı, benden uzaklaştığında içim sıkıştı. Gözlerini sımsıkı kapadı; bir adım gerilediğinde ise açtı. Baş parmağıyla dudağında gezdirirken Brant'e baktı: "Devamını izlemeyeceğim."

Sızlayan dudaklarımı yaladım. "Devamı olmayacak." İkisinin de başının bana döndüğünü hissettim. Brant'in bana yaklaştığındaki bakışlarını şimdi çözmüştüm. Brant, Theodore'un ne yapacağını görmek için böyle bir şey teklif etmişti. Bu tepkiyi vereceğini ummuş, ona meydan okumuştu. "Beni eve bırakabilir misin?"

Theodore hareket etmedi, havadaki eli boşluğa düşmüş gibiydi. Ne yapacağını, ne anlaması gerektiğini de bilmiyordu. Başıyla onayladı, kısa tereddütten sonra derin bir nefes alıp onu tutarak arkasını döndü. Bahçeye, arabasını park ettiği yere doğru yürümeye başladı.

tenimin altındasınWhere stories live. Discover now