6🌿

3.3K 253 57
                                    

Yusuf'un yazdığını sorgularken mutfakta kikir kikir gülen ikilinin yanında buluyorum kendimi.

- Ne zaman söyleyecektiniz? Ben karşımda Yusuf'u bulup, bayılınca falan mı?

- Ya ama öyle değil ki bitanem.

Rabia'ya bakıyorum dik dik. Şu an cümlenin devamını getirip açıklama yapması gerek.

- Nasıl.

- Şöyle ki, sonuçta Yusuf'tan başka kimse kalmıyor ki sana da, ne yapalım? Sen de unutmuş geleceğin için falan, sorun olmaz dedik. Seninde ağzını yoklamıştık birazcık aslında.

- Ben Yusuf'u atlatamadım yalnız.

- Evet, bu pek hesap edebildiğimiz şey değildi.

Benim de öyle Büşra.

- Ağlamak istiyorum. Lanet olsun balık burcu.

Kafamda başka seçenekler kurmaya çalışıyorum. İstemediğimden değil. Yusuf ile yan yana olma fikri, beni deli edeceğinden. Düşüncesi bile şu an kalbime iğneler batırıyorsa, o anki ağırlığı yaşayamam ben.

Çocuk bana açıklama yaptı diye beynim yandı, ne demek dans etmek falan.

- Emir ile gideyim, Emir bana çok yalvarmış olsun.

- Bu deli listeye Emir ile beni yazdı.

Büşra ateş saçan gözlerini gönderiyor Rabia'ya doğru. Kız mavi mavi gözleri ile ateş ediyor. Ben de kahverengi gözlerim ile ağlıyorum hep. Adalet yok.

Emir en küçük teyzemin oğlu, ve Büşra ile birbirlerinden nefret ediyorlar. Bence bu nefret değil ama, önce kendi söküğümü dikmem gerek.

- Vakit geçirince belki anlaşırsınız dedim ben ama, hem Yusuf dedi ben Yasemin ile giderim diye.

- Yusuf mu istedi? Bir de bunu Yusuf mu istedi? Ama yeter ya, ben daha kafamda gelip bana neden açıklama yaptı onu çözemiyorum bunu bir de kendi mi istedi?

Ümit etmekle umutsuzluk arasında gidip geldiğim noktada, Ömer elinde çalan telefonum ile yanımıza geliyor.

- Hala telefonun.

Yanağına küçük öpücük koyup, elinden alıyorum telefonu. Ekrana bakıyorum.

Eymen...

- Nolur biriniz beni bu akşam Trabzon'a geri dönmemem için eve bağlasın.

Telefon son saniyelerine doğru çalmaya devam ederken, kem küm ederek sesimi düzeltmeye çalışıyorum.

Ve parmağım açma tuşuna dokunuyor hafif.

- Yasemin, orda mısın?

Sesi kulağıma ulaşır ulaşmaz vücuduma rahatlık çöküyor. Sorular tek tek siliyor beynimden kendimi. Yusuf benim düşünmemem için senin benimle hep konuşman gerek.

Trabzon'da olduğum zamanlar, annemlerle konuşurken hep kısa keserdim telefonları. Sesini duymaktan ödüm kopardı. Duyduğum ses, gittiğim yolu gerisin geri döndürürdü çünkü.

Ben sadece sesine bile nasıl bu kadar hasret kalmış olabilirim anlamıyorum. Sesine, gülüşüne, yeşil gözlerine nasıl doyurabilirim kendimi onu da bilmiyorum.

- Yasemin?

- Nee, aa efendim?

- Yazdığımı görüp cevap vermeyince merak ettim. Bir şey mi oldu, iyi misiniz, evde misin sen?

- Evdeyiz ya, şey oldu ne oldu Rabia? He tamam ufaklıklar bizde de biraz şey ettiler ondan ben sana şey edemedim.

Var sende biraz galiba Yasemin?

PekmezDär berättelser lever. Upptäck nu