10🌿

3.2K 198 35
                                    

Ertesi gün kendimi, sabahın köründe, teyzemin evinde, Rabia'nın odasında, Rabia ve Büşra'nın arasında buluyorum.

Çünkü evde durdukça saçmalama potansiyelim çok yüksek. Ve malum insanlık için küçük, ama benim ve Yiğit sülalesi için büyük sayılacak sırrımı, herkes öğrenmiş durumda. Bir de Eymen'e onu sevdiğimi itiraf etmiş sayılma ihtimalim var ki, bir daha yüzüne nasıl bakarım hiç bilmiyorum.

Dediğim gibi, tek taraflı olunca her şey daha rahattı. Bu pırıltılı hayatı ben seçmedim.

- Artık bir şey diyecek misin?

Büşra'nın sesi sinirli ve uykulu geliyor kulağıma. Çünkü tam olarak öyle. Yani beni de saat sekizde arayıp; "Acil durum, Rabia'ların evi hemen" deseler, telefonu kapatıp geri uyurum. Kız iyi yine evinden kalkmış gelmiş. Valla canım arkadaşım diye boşuna sevmiyorum ben bunları.

- Tebdili kıyafette ve tebdili mekanda ferahlık vardır.

- Tebdili kıyafet pijama takımın, tebdili mekan da bizim ev mi?

- Bana oldukça mantıklı geldi.

Rabia'ya gelmemiş olacak ki yüzüme doğru kocaman esniyor. Hayır her zaman bize gel diye tutturur, şimdi gelmiş surat yapıyor. Yani beni de annem saat sekizde Rabia geldi diye uyandırsa, döner uyurum ne kalkıcam.

Bunlar beni iyi idare ediyor.

- Canım arkadaşlarım yaa, gel sarılıcam size.

- Yaa tek kişilik yatağa üç kişi sıkıştık, ağzının içindeyim zaten daha nereye geleyim mide boruna mı?

- Büşra uykusunu almayınca hiç çekilmiyor diyenler el kaldırsın.

Sadece ben mi, peki.

- Sorun Büşra'nın sinirli olması değil. Sorun senin bu saatte, bu kadar enerjik ve mutlu olman.

Rabia bir şeyi fark etmiş gibi üç saniye düşünüp, yatakta doğrulabildiği kadar doğruluyor. Ve bana altı numaralı bakışını atıyor. "Hele dökül içindekileri, hele derdin nedir anlat" bakışını.

- Sen neden uykulu değilsin.

- Uyuyamadım çünkü.

Büşra da oturur vaziyete geçip, endişeli gözleri ile süzüyor beni.

- Yine mi ağladın yoksa?

- Aslında hayır, yani evet ama tam olarak evet de sayılmaz. Yani ama ağlamadım da değil ama tam işte ağladım da sayılmaz. Böyle ortası bir kelime de yok ki, hani nasıl dese-

- Allah aşkına beynim aktı yatağın içine. Anlat nasıl anlatacaksan yalvarıyorum.

Rabia'nın ısrarına daha fazla devam edemeyip, akşamdan beri içimde biriken her şeyi bir bir döküyorum ortaya. Tek başıma kafayı yemek hiç zevkli değil zaten.

Yirminci dakikanın sonlarına gelirken susuyorum. Çünkü konu burada bitiyor. Beni hiç bölmeden dinleyen arkadaşlarımın yüzlerine bakıyorum. Anladığım kadarı ile onların konuşması da bir yirmi dakika sonrayı bulacak gibi.

Şey demişim gibi gözüküyorlar, Eymen'le yıldırım nikâhı kıydık.

Allah'ım neler diyorum. Yine de azıcık ucundan amin Allah'ım.

Beş dakika sonra ilk dökülen Rabia oluyor.

- Yani şimdi eniştem de öğrendi dimi? Ve bir şey demedi?

- Aynen öyle oldu.

- Şahsen eniştemden daha büyük tepkiler bekliyordum. Kim bilir ne düşünüyor. Teyzeme falan bir şey dedi mi acaba?

PekmezWhere stories live. Discover now