Giriş

354 32 42
                                    

Genç kız gözlerini açtı.

İstemsizce çelimsiz kollarını kontrol etti, ellerini havaya kaldırıp hayatını sonlandırmak için kestiği bileklerine baktı. Pürüzsüzdü. Hiçbir şey hissetmiyordu. Hayattayken susmayan zihni sonunda onu rahat bırakmıştı.

Demek başardım, diye düşündü, burası da ahiret olmalı. Cehenneme gideceğinden emindi fakat neden hiçliğin ortasında bir sandalyede oturduğunu anlayamamıştı. Bütün duvarları, tavanı, yerleri simsiyah olan bir odada tek başına oturuyordu, hiçlikte gibi. Anlam veremiyordu ama garipsememişti de. Daha çok heyecanlı gibiydi, şimdi ne olacağını merak ediyordu.

Kapı açıldı ve içeriye orta yaşlı bir kadın girdi. ''Ah, selam! Biraz beklettim, kusura bakmazsın değil mi? Zamanını almak istemezdim.'' Kadın, tiz sesiyle yalnızca kendisinin anlayabildiği bir espri yapmışçasına güldü.

''Carol Peterson. Nasıl öldüğünü hatırlıyorsun değil mi?'' Kız, kafasını salladı. Aklından geçirdiğinde tekrar hatırlamış fakat içi titrememişti. Bütün hayatını hatırlıyor fakat bir şey hissetmiyordu, anılarının üstünde buzlu bir cam örtülü gibiydi.

''Pekala tatlım, burada olma sebebim senin durumunun biraz farklı olması. Genelde insanları direkt ait oldukları yerin kapısına yollar ve kapı görevlilerinin kısa bilgilendirmelerine bırakırdık. Fakat görünüşe bakılırsa, senin hayatında bazı şeyler yanlış gitmiş.''

''Ne demek yanlış gitmiş?'' İçinde bir huzursuzluk tohumu yeşerdi. Ayrıca, kapı görevlisi de neydi?

''Bütün hayatını başkaları yüzünden acı çekerek geçirmişsin. Siz insanları dünyadayken kendi halinize bırakmak bazen böyle karışıklıklara yol açabiliyor ama merak etme, biz bunun için varız.'' Tek nefeste söylediklerinin ardından bir mola verip gülümsedi. ''Bu yüzden sana tekrar yaşama şansı veriyoruz.''

''Yaşamak isteseydim kendimi öldürmezdim. Sen söyledin, yaşamaya değer bir hayatım yoktu.''

''Ah, kendimi ifade etmeme izin ver birtanem. Elbette seni o hayata geri yollamayacağız. Şimdi düşün, hayatın boyunca keşke dediğin her şeyi düşün. Bunların hepsine sahip olsaydın nasıl bir hayatın olurdu, neler farklı olurdu? Gözlerini açtığında öyle bir dünyaya uyanacaksın.'' Yüzünde kızı sakinleştiren bir ifade vardı. Söyledikleri kulağa güzel geliyordu fakat bir karşılığı olacağını hissediyordu. Çünkü hayatta hiçbir şey, karşılıksız kalmazdı.

''Ve karşılığında?''

''Bizim için yapman gereken tek şey sana söyleyeceğim kişiyi kurtarmak.''

''Bana istediğim hayatı vereceksin ama karşılığında birini kurtarmam gerek, doğru anlamış mıyım? Peki ama neden? Siz kudretli varlıklar değil misiniz, bir insanı kurtarmak için bana ihtiyacınız yok ki.''

''Ah, hayatım, işler tam olarak öyle yürümüyor. Zaman çizelgesi olan hiçbir evrene elimizle müdahale etmeyiz. Biz yalnızca insanlara tavsiye veririz. Onları yönlendirmek için işaretler yollar ya da sözcükler fısıldarız, o kadar. Tabi arada böyle karışıklıklara da müdahale ederiz ama dediğim gibi çok sık yaşanan bir durum değil. Carol, hiçbir ruh yaşamadan buraya gelmeyi hak etmez. Sen şu an hak ettiğin yerde değilsin. Buraya dönebilmen için önce yaşamayı öğrenmen gerek. Herhangi bir insanın yaşadıklarını yaşamalı, dünyaya bir iz bırakmalı ve birinin hayatını kurtarmalısın. Yoluna ancak böyle devam edebilirsin.'' 

Hiçliğin ortasında birkaç sessiz dakika geçti.

''Pekala anlıyorum. Bana istediğim dünyayı vereceksiniz ama tam anlamıyla yaşayabilmem için öncelikle söylediklerinizi yapmam gerek, öyle mi?''

''Tam anlamıyla! Sana yaşaman için bir şans daha vereceğiz. Görevlerini tamamladığında yoluna devam edebileceksin.''

''Anlıyorum. Peki hayatımı hatırlayacak mıyım? Bana yeni bir geçmiş mi vereceksiniz?'' Kadın kafasını iki yana sallayarak kıza yaklaştı. ''Tatlım, seni sen yapan yaşadıklarındır. Sana verilen görevlerin tek sebebi senin kim olduğun. Geçmişini silmeyeceğiz ama uyandığında yavaş yavaş bulanıklaşacaklar ve yeni hayatını kabulleneceksin. Başka sorun?''

''Peki söylediğiniz şeyleri nasıl yapacağım? Görevlerimi tamamladığımı nasıl anlayacağım?''

''Olay da bu. Geri kalan her şey sana bağlı, olayları kendin çözmelisin. Ve görevlerin bittiğinde anlayacaksın, merak etme.'' Yüzündeki gülümseme yavaşça yerini düz bir ifadeye bıraktı ve gözleriyle bulundukları yeri taradı. Sonra arkasını döndü ve yavaşça az önce odaya girdiği yere doğru yöneldi. ''İyi şanslar.''

''Bekle!'' diye seslendi kız. ''Kurtaracağım kişinin adını söylemedin.'' Kapıyı açtı. İçeriye bir ses veya ışık yayılmadı. Kapı, karanlığın ortasına öylesine konmuş bir geçit gibi iğreti duruyordu. Genç kız neler olduğunu anlayamıyor fakat anlamlandırmaya da çalışmıyordu. Delirdiğini düşündürecek şeyler oluyor gibiydi fakat aynı zamanda, her şey olması gerektiği gibiydi. İçine doğan o deli saçması hislere inanmamak elinde değildi. Bu yüzden olanların, duyduklarının hiçbirini sorgulamadı. Önemli olan tek şey ona verilen tekrar yaşama şansı ve yapması gerekenlerdi.

Kadın arkasını dönmediği için yüzündeki gülümseme görülmedi fakat odadan çıkmadan söylediği isim rahatça duyuldu.

''Calum Hood.''



song of happinessWhere stories live. Discover now