Bölüm 13

99 23 43
                                    

"Evet, biraz da şuraya sürelim."

"Michael lütfen abartma."

"Hayır hayır, abartmıyorum gördüğünde bayılacaksın."

Omuzlarım düşerken çoktan pişman olduğumu hissediyordum. Michael geçen gün saçını pembeye boyamıştı ve çok beğendiğimi söylediğimde saçlarımın zaten sarı olduğu için boyayı çok kolay tutacağını, istersem bende de deneyebileceğimizi söylemişti. Ben de ufak bir düşünme seansının ardından kabul etmiştim. Yalnızca birkaç tutam boyayacağız diye anlaşıp onun evinde buluşmamızın üzerinden yarım saat geçmişti ve o çoktan saçımın yarısını pembe boyaya bulamıştı.

"Hayır hayır diplerini bari boyama-Michael! Hayır! Berbat olacak." ağlamaklı sesimle konuştuğumda yalnızca gülmüştü. İtirazlarımı dinlemiyor ve zaten çabucak akacağını söyleyerek boyamaya devam ediyordu.

"Yıkadığımızda kendine aşık olacaksın ve boya aktığında tekrar gelip bu sefer hangi renge boyasak diye düşüneceksin, göreceğiz."

Kaşlarımı devirirken "Tabi tabi," diye söylendim. Boyamayı bitirip kafamı bir poşetle sardığında aynaya bakıp ağlamakla gülmek arasında kalmıştım, o ise hala gülüyordu.

Kapı çaldığında elindeki eldivenleri çıkardı. Rosie gelmiş olmalıydı. İş çıkışı geleceğini ve yemek getirebileceğini söylediğinde bayılarak kabul etmiştik çünkü Michael yemek yemeye aşık olsa da yapmak konusunda çok becerikli değildi.

"Şuna bak, neredeyse tamamını boyamışsınız."

"Dinletemedim ki, Michael'ın eline boya fırçası vermek bir katilin eline silah vermek gibiydi." İkisi birden sitemle söylenmeme kahkahalarla gülmüş ve Rosie'nin getirdiği çantadan pizzaları çıkarmaya başlamışlardı. Modern Family'den rastgele bir bölüm açıp pizzalarımızı yemeye başladık, üçümüzün de sevdiği bir diziydi. Michael ve Rosie'yle üçlü buluşmalarımızı çok seviyordum, zevklerimiz benziyordu, iyi anlaşıyorduk ve muhabbet etmek çok eğlenceliydi.

Kafamda boyayla bir saat oturduktan sonra saçlarımı yıkamış ve kurutmuştum. Yanlarına geri döndüğümde ikisi de deli gibi bağırmaya ve enerjimi yükseltmeye çalışmışlardı. Yakışıp yakışmadığına karar veremediğim için biraz moralsiz duruyor olmalıydım. Michael hemen fotoğrafımı çekip çocuklarla olan grubumuza attı.

Salondaki aynanın karşısına geçtiğimde Rosie yanıma gelmiş ve "Gerçekten çok yakıştı, hem bak artık üçümüz de boyalı saçlarımızla harika bir takım olduk." diyerek mor saçlarına işaret etmişti. Michael da bir süredir mavi saç kullanıyordu. Aynaya bakıp saçlarımla oynadıkça gözlerim alışmaya ve biraz daha beğenmeye başlamıştım.

Michael yanımıza koşarken "Çabuk selfie çekinmeliyiz." diye bağırıyordu. Rosie'yle beraber güldük ve Michael geldiğinde tam anlamıyla tonla fotoğraf çektik.

Birkaç bölüm daha dizi izledikten sonra kapı çalmış ve içeri Ashton'la Calum girmişti.

"Bunları buraya kim çağırdı." Michael'ın sızlanmasına kıkırdadım. Ashton bulduğu bir yastığı kafasına fırlatmış ve kendini Rosie'yle aramıza atıp sevgilisine uzun bir öpücük vermişti. Durmayacaklarını anladığımda yerimden kalktım ve Michael'ın yanına oturdum. 

Michael kulağıma "Ne oldu, kıskandın mı?" diye fısıldadığında sahte kusma sesleri çıkardım. Kendini tutamayıp bir kahkaha patlatmıştı. Bu sırada Calum da yanımıza gelip oturdu. Koltuk yeterince büyük olmadığı için kollarımız birbirine dayanmıştı ve teninden gelen parfüm kokusunu hissedebiliyordum.

"Ashton sevgilisinin özlemine dayanamadı." diyerek açıkladığında gülümsedim. İlişkileri dışarıdan bakıldığında gerçekten özenilecek cinstendi, tatlı bir çiftlerdi. Calum'ı en son birkaç gün önce evime geldiğinde görmüştüm. Hafta içi buluşmamız zor oluyordu, çocukların her biri farklı işlerde çalışıyordu ve benim de çiçekçide günlerim yoğun geçiyordu. 

Bạn đã đọc hết các phần đã được đăng tải.

⏰ Cập nhật Lần cuối: Oct 06, 2020 ⏰

Thêm truyện này vào Thư viện của bạn để nhận thông báo chương mới!

song of happinessNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ