Bölüm 12

104 26 60
                                    

Y/N: Bu sıralar bu hikaye için biraz motivasyon düşüklüğü yaşıyorum, bölüm geciktiği için çok üzgünüm fakat gerçekten bir aydır bu bölümü yazmak için uğraşıyorum. Oy verip yorum yaparsanız belki gaza gelirim beni bir güzel pataklayın nolur kendime geleyim :(

Gecenin ağırlığı şafak söktükten sonra ışığını gösteren güneşle beraber dağılmıştı. Burnuma dolan şekerli kokularla uyanmıştım. Başta anlam veremesem de hemen sonra gece Luke'un burada kaldığını hatırlamış ve muhtemelen kahvaltı için pankek pişirdiğini anlamıştım.

Yüzümü yıkayıp üstüme bir şeyler geçirdikten sonra yavaş adımlarla mutfağa yürüdüm. Tahmin ettiğim gibi pankek pişiriyordu.

Bir anlığına bana dönüp "Günaydın." dediğinde gülümseyerek karşılık verdim.

"Keşke beni de uyandırsaydın, beraber hazırlardık."

"Odana girmek istemedim. Zaten altı üstü birkaç pankek."

"Yapabileceğim bir şey var mı?" Kafasını iki yana salladı.

"Pankekler hazır olmak üzere zaten istersen sen de masayı hazırla. Ben kahvelerimizi de koyup gelebilirim." Mutfak kapısından arka bahçeye açılan kapıya yöneldim. Hava oldukça güzeldi. Elma ağacının altındaki eski meşe masayı silip hazırlamaya karar vermiştim, nasıl olsa bahar gelmişti. Bundan sonra orayı daha çok kullanırdım.

Kalan her şeyi hazırlarken karnımda garip bir his vardı. Hayatım boyunca hiç bana kahvaltı hazırlayan bir arkadaşım olmamıştı, evimde uyuyup kendi evi gibi davranabilecek yakınlığa ulaştığım kimseyle tanışmamıştım. Şimdi tüm bunları Belmar'da uyandıktan hemen sonra tanıştığım insanla yaşayabiliyor olmak yalnızca içimi ısıtıyordu. Kendimi şanslı hissediyordum, kim bilir, belki de bu bile kadının bana bahsettiği hayal ettiğim hayatı yaşamakla alakalıydı.

Sakin bir neşeyle hazırladığım masaya oturduğumuzda yaptığım ilk şey pankeklerden birini ağzıma tıkıştırmak oldu. Baş ve işaret parmağımı birleştirerek havada salladım. "Çok güzel olmuş." Ağzım doluyken konuştuğum için kelimeler boğuk çıkmıştı, Luke gülerek yüzümü izledi.

Sonrasında ondan bundan konuşarak kahvaltımızı etmiştik. Masayı kaldırıp bulaşıkları yıkamak için mutfağa döndüğümüzde aklıma gelen fikirle gülerek son çıkardıkları Catch Fire isimli şarkıyı son ses açtım ve yüksek sesle söyleyerek işlerimizi hallettik. Bu şarkının yazımının büyük ölçüde Luke'a ait olduğunu biliyordum, son zamanlarda grup için çok fazla çalışıyorlardı. Dün akşam sorunsuz geçseydi gerçekten üzerinde çalıştıkları şarkılar hakkında konuşmak istiyordum.

Birer kupa kahve daha doldurup temiz havaya tekrar çıktığımızda şarkıyı tekrar başlattım ve birkaç saniye sonra durdurdum. Oturduğum mindere yerleşmek için kıpırdandıktan sonra beklenti dolu gözlerle ona döndüm.

"Hadi, dün kurtuldun ama bugün şarkı sözleriyle ilgili detay istiyorum. Kime yazdın bunları?"

Gülümsedi. "Aslında... Bir kişi diyemem, birkaç kişi. Ben ilişkilerimde hep böyle biriyim. Birini sevmem ve ona bağlanmam çok kısa sürüyor. Ve bağlandığımda bu fazla kuvvetli oluyor."

Sensiz ben kimseyim, zaman öldürüyorum
Umutsuzca kandırmaya, seni kazanmaya çalıştım
Şimdi üzgün gözlerinin girdaplı denizinde kayboldum

"Kendimi fazla kaptırıyorum ve üzüldüğümde ilk suçladığım kişi karşımdaki oluyor. Beni, benim onu sevdiğim gibi sevmediği için onu suçluyorum ve bunu değiştirebileceğimi sanıyorum."

song of happinessWhere stories live. Discover now