17.Bölüm.

5.3K 311 96
                                    

Yerimdece durdum öylece, kaskatı kesilmiştim. Vücudum uyuştu sanki. Aldığım titrek nefes ciğerlerime yetişmiyordu. Kulağıma da onun sesi boğuk bir uğultudan ibaretti âdeta. Karşımda dikildiğinde anlaşılmaz bir ifadeyle bana bakıyordu. Dudaklarım kelimeleri dile getiremiyordu.

Sert bir şekilde kıza bakıp "Neşe, hemen kaybol buradan. Seninle sonra konuşacağız." kıza o denli soğuk konuştu ki, ben bile nefesimi tutmuştum. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarparak beni zora sokuyordu.

Kız bir söz söylemeden yanımızdan ayrıldığında ikimiz kalmıştık, sadece o ve ben.

Konuşma yeteneğimi kazandığımda yutkunarak derin bir nefes aldım.

"Sen...diğer ismimi nereden biliyorsun?"

"Seni tanımadığımı mı sanıyorsun, Tombik?" sesindeki o yumuşak ton beni mahvettiğini düşünmüyordu. Yumruklarımı sıkarak dolan gözlerimden akmaya hazır gözyaşlarıma sahip çıkmaya çalıştım. Şu an ağlamak, isteyeceğim en son şeydi.

"Anlayamadım?"

"Liseli Tombik Veya Masal, Şimdiki Esin Olsan Da Yine Ben Seni Tanırım."

Konuşması canımı yakarken "Biliyordun..." dedim hayretle. Beni geldiğim günden tanımıştı demek. Bunca zaman bana oynamış mıydı? Beni resmen kukla gibi görmüştü! Gözlerimdeki acizlik anında yok olurken yerini nefrete teslim etmişti. "Ben olduğumu biliyordun! Benimle bir de dalga mı geçtin? Bilmiyormuş gibi yaparak dalga mı geçtin?! Ha?!"

"Hayır! Sana yemin ederim ki, hayır. Ben seni incitmek istememiştim."

İnkâr etmiş olsa bile bu gerçeği değiştirmezdi. Artık gözyaşlarıma sahip çıkamıyordum. Kalp atışı, ruhumu titretiyordu. Göz yaşlarım tek tek çeneme doğru hücum ederken bulanıklaşan görüntüleri netleştiremiyordum. Sadece söylediklerini duyuyordum.

"İncitmek mi?" alayla kahkaha attım. Gözlerimi kısarak "Sen beni mahvettin, Utku. Sen beni öldürdün." diye sesimi kaldırdım. Beni yıkan insan incitmekten mi bahsediyordu? Daha ne kadar canımı yakabilirdi? Daha ne kadar beni mahvedebilirdi ki? O beni o gün o rezil duruma düşürerek öldürmüştü. Saf ve kendini bir halt sanan o kızın mezarını dikmişti kendi elleriyle. O benim ruhumun katili olmuştu o gün. O bir katil olmuştu. Ben bir katile âşık olan salağın tekiydim sadece. Kendime azap veren umutsuz bir vakaydım.

"Lütfen, Masal." dedi acı dolu sesle. Gerçekten ismimi onun dilinden duymayalı 4 yıl oluyordu. Âşık olduğum suratına Masal olarak bakmayalı tam tamına 4 yıl. Çeşitli acılarla geçen 4 yıl. O ruhumda yakıcı bir duygu bırakmıştı.

Öfkeyle sevdiğim yeşil tonları gözlerine diktim bakışlarımı "Bana Masal deme! İsmimi diline bile alma, Utku!" kelimeleri dişlerimin arasından sanki tokat misali fırlattım suratına.

"Pişmanım, yemin ederim ki, çok pişmanım. Lütfen, sadece söyleyeceklerimi dinle." son bir kez direndi bana, gözlerime yeşillerini hüzünlü bir ifade ile dikerek "Lütfen," diye fısıldadı yüzüme doğru. Çaresizlik içinde çırpınışı gözlerinden belliydi. Yalanlar söyleyecekti belki ama kalbimde olan sevgisine hürmet dik bir şekilde baktım gözlerine.

"Sadece birkaç dakikan var. İyi değerlendir, Utku."

Derin bir nefes alıp bakışlarını kaçırdı gözlerimden. Hoş, en azından utanıyordu yaptığı rezaletten dolayı.

"Buraya geldiğin ilk gün seni tanıyamadım doğrusu. Kimsin nesin bilmedim. Ama içimde bir his vardı. Her karşılaştığımızda sanki tanıdık geliyordun bana. Gözlerimi çekemiyordum senden. Her daldığımda aklıma gelip duruyordun. Sonra kafede Cihan sana 'Tombik' diye seslenince bu lafın tanıdık olduğunu hatırladım. Bir gün gece rüyamda çıktın karşıma. 'Eski Tombik yaptığın rezillik için geri döndü!' diyordun bana. 'Pişman mısın?' diye hesap soruyordun benden. Uyandığımda yüzünü karşılaştırınca sen olduğunu anladım. Bir şey söylemedim. Neden biliyor musun?" kaçırdığı gözlerini tekrar bana çevirdi, şefkatli bir ifadeyle gözlerini gezdirdi suratımda. Yüzümde tek kas oynamayınca devam etti konuşmasına.

"Çünkü hakkım yoktu be, Tombik. Sana tek laf etmeye hakkım yoktu. Seni çok üzmüştüm, yıkmıştım ama inan ki, lisede sana olan yakınlığım gerçek olmandan dolayıydı. Hiçbir art niyetim yoktu, sana yemin ederim. Doğru, sana karşı arkadaşlıktan başka herhangi bir duygu taşımıyordum içimde. Ama o gün öyle davranmam gerçekten çok sinirli olduğum içindi. Annem ikici defa evlenecekti ve en nefret ettiğim insanla. Öfke doluydum, o gün okula geldiğim andan itibaren herkesi en kötü bir şekilde acıladım. Bu sana yaptığım aşağılık hareketi örtbas etmek için yeterli bir gerekçe değil. Ama azacıkta olsa anlamanı istiyorum senden. Bir süre sonra sana doğru davranış sergilemediğimi fark ettim ve senin suçun yoktu, sana hak verdim de. Senin yerinde hangi kız olsaydı, öyle düşünürdü. Hoşlandığımı zannederdi. O zamanlar seni çok aradım, Masal. Yemin ederim, çok aradım. Özür dilemek için. Yaptığım ayıp için. Ama bulamadım. Gitmiştin buralardan. Sana nasıl bir acı yaşattıysam bir gün bile dayanamamıştın o şehirde." sanki aynı anılara dönüş yapmıştık ikimiz de. Acı dolu geçmişimi hatırladıkça gözyaşlarımı durduramadım. Yanağımdan çeneme akan yaşları sertçe silerek cesaretimi toplayıp dik dik bakmaya başladım ona. Onun önünde kendimi güçsüz göstermeyecektim. Zaten güçsüz de değildim artık. Zayıf kızın yerini kendi ayakları üzerinde dik duran kız almıştı. Konuşmaya tekrar başladığında duygusuz bakışlarımı hâlâ üzerinden çekmemiştim.

"4 yıl sonra tekrar karşıma çıktığına göre benden intikam almak için burada olduğunu düşündüm. O yüzden tek kelime etmedim. Yapacağın her şeye hazırdım. Bekledim. Bekledim. Ama yapmadın. Beni üzmek için tek bir şey yapmadın. Aksine bana iyi davranıyordun, gülümseyerek bakıyordun. Gözlerindeki ışık hiç eksik olmamıştı. Kahroldum. Davranışım için utanç duydum her bana iyi davrandığında, her zor durumda yanımda olduğunda. Kendimi affedemedim. Nefret duydum kendime. Hâlâ eskisi gibi pırıl pırıl kalmıştın, Masal. Umut dolu kalmıştın. Sadece tek fark vardı eski utangaç kızın yanına bir de cesaretli bir kız eklenmişti. Laf söylemekten utanmayan, sıkılmayan, fikirlerini özgürce ifade eden kız vardı karşımda. Dayanamadım. Senin yeni taraflarını keşif edince âşık oldum. Sevdim seni. Çok sevdim. Çok kıskandım. Tekrar beni sevmeni istedim." gözlerini gözlerimden çekmeden hüzünlü bir şekilde baktı bana "Bizim için hâlâ umut var mı, Tombik?" umutla bakarak sorduğu soru canımı yakmıştı.

Umut ne güzel bir kelimeydi öyle. Ummaktan doğan güven duygusu. Ümit. En çok, sevdiği insana bağlar insan umudunu. Tek çare görür onu karşısında. Umudum sanadır der, çıkmazda olduğunda. Benim umudum olamamıştı Utku. Bana umut olmamıştı. Gözlerimdeki keskin ifade ile küçümserce baktım gözlerine. Aynı onun o gün bana baktığı gibi. Kafamı olumsuzca sallayarak gözlerimde canlanan o ifade terk etmiyordu hafızamı.

"Her zaman bir şans vardır, Masal."

"Bu sefer yok, Utku." dedim sertçe. Ne sanıyordu ki? Yaptığı açıklamadan sonra boynuna atlayacağımı mı? Benim yaşadığım acıyı, kalbimin paramparça oluşunu geçirir miydi açıklaması? Hepimiz acılar yaşıyoruz onu insanlara yansıtıyor muyuz? Ona kötü bir şey dahi söylemezken ne ağır laflar etmişti bana.

"Kendini bana nasıl yakıştırırsın, küçük şeytan?! Saçmaladığının farkında mısın?! Sana iki iyi davrandık diye sana âşık olduğumu falan mı sanıyorsun?! Kimsin kızım sen?! Hiç aynada kendine baktın mı?! Yüzünü geç, kilona baktın mı?! Beni kendinle yakıştırdın mı?! Bas git! Bir daha gözümün önünde dolanma! Sinirim zaten tepemde! Sınırları zorlarsan sana pis patlarım ona göre!"

Yaptığı açıklama bu lafları geri götürür müydü? Ben onu çaresizce severken nelere katlanmıştım. Nasıl da aptaldım...

"Seni gerçekten çok seviyorum, lütfen vazgeçme bizden." diye çırpındı Utku ama ben ondan vazgeçmiştim. Aklımı bulandırmasına izin vermeyecektim. Yaşadığım onca olayı aklımdan atamıyordum. Eskisi gibi körkütük âşık değildim zaten ona. Kalbim onu tanımıyordu artık. Hızlı atmıyordu, âşık olduğum gözleri beni heyecanlandırmıyordu. Kalbim onu terk etmişti. Aklımda silebilecek durumdaydı.

"Sen benden o zaman vazgeçtin, ben de senden şimdi vazgeçiyorum, Utku. Sen bize şans tanımadığın gibi ben de bize şans tanımıyorum."

Sözcükler ağzımdan acımasız bir biçimde keskin bir bıçak tek çıkarken canını yaktığım için kendimden nefret ettim. Onu gözümden bile sakınırken, o benim canımı yakmıştı. Şimdi sıra bendeydi. Benim gibi o da aşkını içinde yaşayacaktı. Kahrolacaktı, mahvolacaktı. Her şey, buraya kadardı. Sanırım benim de intikamım böyle olacaktı.

Tombik!Where stories live. Discover now