1. Bölüm " Kurtuluş "

2.3K 512 874
                                    

Öncelikle merhaba arkadaşlar. Karşınıza çok farklı bir kurguyla çıkmanın heyecanını hissediyorum. Aslında bu kitap daha öncelerinde yazmış olduğum kitaplarla alakası yok diyebilirim. Bu kitabımda amatörlüğü bir kenara bırakıp cümlelerimin gücünü vurgulayacak iddalı bir kitapla karşınıza çıktım. İlk bölümü bugün yayımlıyorum. Şuanda taslak olarak yazmaya başladığım bölümler de mevcut. Bu bölümü yayınladıktan belli bir süre sonra stok yaptığım bölümleri her hafta düzenli olarak atacağım bir düzen uygulayacağız. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. 🌸❣

~

18.04.2020

~

1. Bölüm " Kurtuluş "

🌸

O gördüğüm dehşet verici kabustan sonra, gözlerimi açmaya zorladım. Uyandığımda: Göğsüm hızla inip kalkıyordu. Nefes alışverişlerimin hızına ayak uyduramıyordum.

Gözümü odanın hiçbir zaman aydınlık görmeyen karanlığına çevirdim. Her şey gayet normal ve sakin ilerliyordu.

Komidinin üzerindeki bardağa su doldurup kuruyan boğazımı ıslattım. Bu rahatlatıcıydı. Saate baktığımda uyanmak için çok erken olduğunun farkına vardım.

Kalkıp küçük pencereden dışarı baktım. Tek bir yaprak kırpırtısı yoktu. Tüm şehir günün verdiği yorgunlukla derin bir sükunete gömülmüştü.

Takvime baktığımda bugünün doğum günüm olduğunu anımsadım. Reşit olduğum ve verildiğim yetimhaneden ayrılmam gereken gündü...

Kimseyi uyandırmamaya dikkat ederek, ufak adımlarla dolabıma yürüdüm. İçindeki tüm kıyafetlerimi gelişigüzel yatağa attım. Geçenlerde aldığım valizleri de yatağımın bir kenarına bıraktım.

Özenli bir şekilde kıyafetlerimi katlayıp valizlerime yerleştirdim. Yapacak herhangi bir şeyim kalmamıştı. Bugün yeni bir hayata başlayacaktım. Ve bu hayatın bana nasıl bir yaşam sunacağına dair hiçbir fikrim yoktu.

Peki ben bundan sonraki süreçte ne yapacaktım? Bugün itibariyle savunmasız ve yalnızdım. Gerçi ben doğduğum günden beri yalnızdım. Belki de kaderim beni sürekli yalnız kalmaya mahkûm etmişti.

Sabahın ilk ışıkları, pencereden içeri sızıyordu. Zaman, tıpkı avucumuzdan kayıp giden kum taneleri kadar hızlı geçiyordu. Gitme vaktim göz açıp kapayıncaya kadar gelmişti.

Bu sefer hazırlanmak için ayaklandım. Dışarıya göz ucuyla baktığımda bulutların gökyüzünü hakimiyeti altına aldığını gördüm. İçimi bir kasvet kaplamıştı. Gökyüzü içimdeki hislerin aynadaki yansımasıydı. Üflersem dağılmayacağını bildiğim kadar derin ve güçlüydü.

Siyah bir kot pantolon ve siyah bir boğazlı kazak giydim. Uzun saçlarımı tarayıp tepede sıkı bir at kuyruğu yaptım. Siyah postallarımı ve siyah deri ceketimi bu kıyafetlerle uyum içerisine soktum.

Hazırdım. Hiç kimseye gözükmeden yok olmak istiyordum. Müdürün odasına giderken düşüncelerime bir son vermem gerektiğine kanaat getirdim. Kapıyı çaldıktan sonra "Gir" sesiyle içeri girdim.

"Vakit geldi Elis."

"Öyle. Son işlemleri de yapıp gitmek istiyorum biran önce."

"Bu kadar çok mu sıkıldın?"

"Sıkılmak değil. Artık sadece hayatımı yaşamak istiyorum. Ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. Bunun vakti çoktan geldi. Sizce de öyle değil mi?"

Aşkın Zehirli Şarabı (Düzenleniyor!)Where stories live. Discover now