2. Bölüm " Zehirli Sarmaşık "

1K 395 268
                                    

2. Bölüm " Zehirli Sarmaşık "

🌸

Sabah uyanınca başıma saplanan şiddetli ağrıyla ağzımdan bir inilti kaçtı.

Kafamın içinde, ruhumda bir zelzele olmuştu. Yıkımının acısınıysa sinsiliğini gözler önüne sererek şimdi tattırıyordu.

Yatağımdan kalkıp sersem adımlarla banyoya ilerledim.

Dişlerimi fırçaladıktan hemen sonra banyo yaptım. Vücudumun hafiflediğini hissedebiliyordum. 15 dakikalık bir duşun sonunda ayıldığımın, bilincimin kendine geldiğinin farkındaydım. Havluma sarıldım. Ve parmak uçlarımda yürüyerek odama ilerledim.

Makyaj aynasının önüne geçtim. Oturdum. Orada saatlerce oturup yüzümü en ince ayrıntısına kadar inceleyebilirdim. Ama bunun pekte kulağa hoş gelmediğini fark ettim. Çünkü kendime bakınca yanlızca ruhumun yıkım almadığını gördüm. Bedenim de aynı yıkımdan nasibini almıştı.

Göz altlarım morarmış, yüzümün rengi sarımsı bir renge dönüşmüş, stresten kemirdiğim dudaklarımsa çatlamış ve kanayan yerleri de kabuk tutmuştu. Bu durumu açıklamak gerekirse bir ölünün dış görünüşüne sahibelik ediyordum.

Saçlarımı kurulayıp, hızlı hızlı tarayıp salık bıraktım. Aynı hızla da siyah bir pantolon siyah bir sweat geçirdim.

Baş ağrımın beni terk etmeye niyeti yoktu. Bense biran önce beni terk etmesini istiyordum.

Bu sefer ki rotamı mutfağa çevirdim. Buzdolabıdının kapısını açtım. Öylece dikilip durdum. Hiçbir şey yemek istemiyordum. Ancak fiziki güce sahip olmak istiyorsam buna mecburdum. İhtiyacım olan malzemeleri çıkardım.
Kendime bir sandiviç yapıp hiç yeme hevesimin olmamasına rağmen kendimi zorlayarak birkaç lokma yedim. Ardından bir ağrı kesici alıp içtim.

Evden çıkmadan önce yatağımı topladım ve evi son bir kez kontrol ettim. Her şeyin normal olduğuna kendimi inandırarak çantamı alıp evden çıktım.

Merdivenleri ikişer ikişer inip kendimi hızlıca dışarı attım.

Hâlâ erken olduğu için sokaklar bomboştu. Kuş ve rüzgar sesleri birlikte ritim tutarak kulağıma bir melodi fısıldıyordu.

Ancak gerçek dünyaya dönüp kendimi o melodinin ezgilerinden sıyırmıştım. İlk işim işe gidip izin almaktı. Sonrasında ise karakola gidip taksicinin icabına bakacaktım.

Yürürken takip edildiğim hissine kapıldım. Ani bir hareketle arkama baktım. Ancak hiç kimse yoktu.

Yaşadıklarımın etkisi üzerimde bir hakimiyet kurmuştu. Kontrolü benden almıştı. Zihnim dizginleri kendi eline alarak benimle bir kuklayla oyun oynar gibi oynuyordu...

Kafamı bir sağa bir sola salladım. İçimden " Kendine gel Elis, sen güçlüsün." Dedim.

Ne kadar beni teselli ederdi bu cümleler bende bilemiyorum.

O kadar çok düşünmüştüm ki, düşünmekten vücudum ve beynim bitkin ve bitap düşmüştü.

Bunun maddi bir ilacı yoktu. Gidip eczaneden alacağım bir ilaç değildi. İki ağrı kesici ile geçecek birşey de değildi. Bunun yanlızca bir ilacı vardı; huzur ve mutluluk.

Bu ilaçları kendi yaşadığım dünya da bulmak çok olanaksızdı. Zordu. Ancak zoru başarabilirdim. Umudumu her zaman ayakta tutmalıydım. Onun varlığını öldürmek yerine her gün yeniden diriltmeliydim.

Aşkın Zehirli Şarabı (Düzenleniyor!)Where stories live. Discover now