◐prologue i

960 79 105
                                    

Başta yanlızca hiç bir şey vardı, bizlerin dolu dolu geçen beyinlerimizin algılayamadığı hiçlik.

Sonra bir anda o kıvılcım çaktı, eh ne de olsa hiç birimiz yoktuk o zamanlar. Olayları tam anlamıyla bilemeyiz.

Ne diyorduk, hah bir kıvılcım çaktı ve ilk yaşam formları oluştu. Farklı farklı yaratıklar...

İnsan da bunlar arasındaydı tabi, bu canlıların oluşmasıyla ilk kız kardeş oluştu; Yaşam.

Aynı bizim boyutumuzdaki günbatımı gibi turuncu saçları vardı, sevecen ve akıllıydı. Evrenlerdeki canlıların doğumundan ve ruh gözetiminden sorumluydu.

Sonra doğan kız ise ablasından daha farklıydı, gökyüzü kadar mavi olan gözleri ve çocuksuluğuyla neşe saçardı, adı Kader oldu.

Canlıların doğduktan sonra ne yapacağı ile ilgilenirdi.

Tam bu şekilde yaşamları sürerken bir olay oldu. Ruhun içinde bulunduğu beden zarar gördü ve bir daha da iyileşmedi. Bu yaradan en küçük kız kardeş doğdu, Ölüm.

Ayımızın olmadığı geceler kadar siyah saçlarıyla geldi, ruhu aldı ve gitti.

Kız kardeşler bir süre aynı döngüyü sürdürdü. Yaşam, kader ve ölüm. Her ruh aynı sıralamayı takip etti.

Bir döngüyü tamamlayan ikincisine giremiyordu maalesef, fakat...

Bir gün tatlı dilli bir büyücü kız kardeşlerle karşılaştı. Yaşam ve Ölüm adamı çok sevdi, ama Kader bundan rahatsızdı.

Ona göre insan ya da diğer bir canlı onlardan uzak durmalıydı. Ama kardeşleri çoktan büyücünün tatlı diline kanmış, hatta ona detayları açıklamaya bile başlamışlardı.

Kader bu işten hoşlanmasa da bir şey diyememişti, eh bir kaç yıla da adam ölmüştü zaten.

Ölen adam Yaşam'ın korusuna yerleşmişti ama ölü olmaktan mutlu değildi. Hayata tekrar dönmek istiyordu.

Bu amacını gerçekleştirmek için en büyük kardeşle, Yaşam'la konuştu. Kurnaz diliyle kızı ikna etti ve yeni doğmuş bir bebek büyücü olarak tekrar doğdu.

Doğduğu an Kader ruhu tanıdı. Ancak sabırla bekledi.

Büyücü ikinci geldiği hayatında bilinçliydi. Kız kardeşlerden dinlediği hikaye ve ayinleri hatırlıyordu. Bu seferki yaşamını halkına bunları anlatarak geçirdi.

İlginç, korkunç, komik ve kanlı hikayeler anlattı öncekilerden. En gizli sırları verdi insanlara.

Eh bir süre devam etti bu hali tabi, ta ki ölüm ikinci kez gelene kadar. Aynı Kader'in doğumda ruhu tanıdığı gibi Ölüm de ruhu tanıdı.

Ablasına kızgındı, bu aptal ruhu tekrar göndererek neden sırlarını açıklamasına müsade etmişti?

Şimdi basit insanlar ruhlar alemi kurallarını biliyor, en karanlık büyüler ve ayinleri yapabilecek duruma geliyordu.

Sinirlenen Ölüm ilk kez bir ruhu almayı reddetti.

"Madem öğrendiklerini açıklamak amacıyla geri gelmek istedin, eh Son'a kadar kal o zaman! Böyle diledim, böyle olsun."

Bu lanet sonucu ilk hayalet oluştu, tabi daha sonrakiler de lanetli değillerdi. Onlar sadece yarım bırakılan bir işi olan kimselerdi. İşleri tamamlandığı an Yaşam'ın korusuna dönerlerdi.

Son'a kadar buraya sıkışan büyücü ikinci kez dünyaya gelmesinin amacını gerçekleştirmeye devam etti. Büyücülere dinlediği hikayeleri anlattı. Öğrendiği ayinlerden bahsetti.

Bir kaç yüzyıla unutuldu bazıları...

Bazıları ise unutturuldu...

En masumları ise kullanılmaya devam etti, nesilden nesile geçti...

Yirminci yüzyıla geldiğimizde ise bu antik sırlar birer masal olmuştu. Gece yarıları yaramazlık yapan çocukları korkutan, uyku öncesi masalları!

Ama ne demişler, her efsanenin bir dayanağı vardır. Bu masallar da bakmasını biken gözlere birer ipucu oluyordu.

Hayalete dönen büyücü yüzyıllar boyu farklı isimlerle tanındı. Dahi zihinlere hocalık etti.

Hatta bazen eski dostları ile bile karşılaştı.

Tarihteki büyük isimlere danışmanlık yaptı.

Peverell kardeşlerini Ölüm'le karşılaşmalarını sağlayacak olan o köprüye de o göndermişti.

Eh son yıllarda ise önce Albus ve Gellert ile tanışmıştı. Bu iki genç adam sağlam ideallere ve iyi bir hedefe sahipti. Büyücü de onları daha da güçlendirecek olan Yadigarlar'a yönlendirmişti.

Bir kaç yıla araları bozulmuştu ancak Albus bir okula öğretmen olarak girmişti. Bir kaç yıla büyücüyü ikna etmiş ve ikisi beraber öğretmenlik yapmıştı.

Yıllar içinde Albus Baş Müdür olmuş, kendisi ile ilgili çıkarılan dedikodular da almış başını gitmişti.

Albus Müdür olmadan hemen önce ise başka bir çocuk ilgisini çekmişti büyücünün. Bu genç öğrenci oldukça kıvrak bir zekaya, çarpıcı bir karizmaya ve yeterince karanlık yöne sahipti.

Yani tam aranan kişiyidi, bir yüzyılın daha ortasına gelinmemişken tam üç harika zihin! Tabi sevgili hayaletimiz bu çocuğa farkettirmeden epey yardım etti.

Gerek soyuyla ilgili, gerek okulun bölümleriyle ilgili. Ne de olsa büyücü bizzat şato inşasında bulunmuştu. Salazar Slytherin'i odasını saklamak için kızlar tuvaletini kullanmaya ikna eden de oydu. Kimse devasa şeytani bir odayı kızlar tuvaletinde aramazdı neticede.

Tom Riddle bilmediği bu rehberi sayesinde ilk hortkuluğunu da yaptı. Hortkluk yapımı da bu çalınan yasaklanmış ayinler sonucu oluyordu zaten. Kısaca büyücünün rehberliği olmasaydı Riddle biraz zor yapardı bu işleri.

Genç zihinlere 'yardım' etmekten hoşlanan bu büyücünün masalları ilk ismiyle, Ozan Beedle adı altında yayınlanmıştı.

Kendisi ise son yıllarda Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nda Sihir Tarihi öğretmenliği yapmaktaydı.

¡¡¡

İlk prolog bölümü yaradılış hikayesi, üç kız kardeş ve Ozan Beedle'ın maceralarıyla son buldu.

Umarım aklımdakileri çok da ayrıntıya girmeden aktarabilmişimdir.

Bu bölümü unutmamanızı tavsiye ederim, her ne kadar şimdilik bize gerekmese de. Neticede asıl kurgu bu!

Şimdi sayfayı kaydırıp Harry hakkındaki prolog'a geçebilirsiniz.

¡¡¡

banned rituels ¦ harry potter. Where stories live. Discover now