3.saklı cennet mi, çilli cadı mı

24.9K 2K 718
                                    

Usulca tıklanan kapıyla genç kadın yüzünü gözünü silip kendine çekidüzen verdi. Bir şekilde bunlarla başa çıkması gerekiyordu, en azından çocuklarına bunu borçluydu. Kayın validesi ve onun kocası ile yüzleşecek dermanı olmasa da kaçamazdı.

Kapı ikinci kez tıklandığında giriş müsadesi verdi. Kapıda gözüken Mahir ile yüzü aydınlandı. Şu an görmek istediği tek kişi olabilirdi.

Genç kadının perişan hali Mahir'in dikkatinden kaçmadı. Ablası bütün bu süreçte , ameliyat hane kapısında beklerken dahi bir kez bile böyle dağılmamıştı. Yüzü gözü ağlamaktan şişmiş dünyanın yükü omuzlarına binmiş gibi bir hali vardı.

-Abla bu halin ne, kötü birşey mi oldu, abim sağ salim kurtulmuşken neden böyle yapıyorsun, seni böyle mi görsün?
Esma bir kez daha hıçkırığını içine gömünce omuzları sarsıldı, abisi Esmayı görmek istemiyordu ki.

- Tarık beni hatırlamıyor Mahir. Üstelik çok sevdiği bir nişanlısı varmış, sen bunu biliyor muydun? Postasıydın sen onun, birşeyler biliyor olman lazım.

- Abla bir kadın vardı ama nişanlı mıydı bilmiyorum. Nizamiyeden alıp odasına götürdüğüm olurdu. Ama son hafta hiç gözükmedi, hatta aramadı da bence. Abim o hafta kendinde değil gibiydi sonra da pusuya düştük. Yaralıyken gelip gideni de sen biliyorsun, nişanlısı gelmiş olsa haberin olmaz mıydı. Bence senden önceki bir mesele bu.

- Ne farkeder ki Mahir, gözlerime baka baka çok sevdiğim bir nişanlım varken senin gibi biriyle nasıl evlendim ben dedi. Söylemeye bile utanıyorum çocuk oldu diye mi evlenmek zorunda kaldık dedi!

Şimdi sarsıla sarsıla ağlıyordu genç kadın. Mahir kapıyı açarak ablasını koridorda çıkardı.

Nöbeti biten Gönül hemşire çıkmadan önce Esmayı görmek istemişti. Ağladığını görünce hızla yanlarına geldi

- Esma ne oldu, Tarık beye bir şey mi oldu kızım bu halin ne, doktora haber verdiniz mi? Diye sorarken sandalyeye çökmüş olan kadını omuzlarından tutuyordu. Esma başını iki yana sallayarak sadece "o iyi" diyebildi.

Genç kadının birçeşit sinir boşalması yaşadığını düşünen Gönül hemşire kollarını omzuna sararak başını göğsüne yasladı. Ufak ufak omzunu sıvazlarken bir yandan da teselli etmeye çalışıyordu

- Ağla güzel kızım, ferahlarsın. Günlerdir kendini tuta tuta helak oldun. Şimdi ağla rahatla, kocanın çocuklarının yanında yine o güçlü kadın ol emi yavrum.

Kendince verdiği tesellilerin bir faydası olmasa da sıcacık kucağı bir anne şefkati gibi genç kadını sarmaladı. Gönül hemşire diğerlerine kıyasla Esma için en yabancı olan hemşireydi fakat o bile bir yabancının yükünü böylesine hafifletebiliyordu.

Kocası da ona bir yabancıydı şimdi ama ortak paydalardan, insani müştereklerden bir çıkar yol bulabilirlerdi. Her kim olursa olsun karakter değişmezdi ve Tarık oldum olası adaletli, merhametli ve korumacı olmuştu.

Evliliklerini hatırlamasa bile bu özellikler karakterinin bir parçasıydı ve Esma şimdi bu güzel hasletlerinin gölgesine sığınacaktı. Sevgisi yoksa merhameti, tutkusu yoksa bağlılığı, geçmiş güzel anıları yoksa adaleti vardı. Şimdilik bunlarla yetinebilirdi genç kadın.

Kendisi de kollarını ortayaşlı kadının tombul bedenine sardı. Sıkı bir kucaklaşmanın ardından ayrılarak gözlerinin içine baktı ve teşekkür etti.

Mahir Gönül hemşire geldiğinde odaya geri girdi. Tarığı yalnız bırakmak şu an için tehlikeli olabilirdi. Acaba kendisini hatırlayıp hatırlamadığını merak etti.

SerencâmWhere stories live. Discover now