20. Yasemin çayı

20.7K 1.6K 545
                                    

Tarık kendisiyle tekrar baş başa kaldığında o ipek gibi tene, şefkat kokan ellere ilişmeye hakkı olmadığını hissetti. Kadın o kadar yüce gönüllüydü ki kocasını suçlamak bir yana hatırlamasın diye yalan söylemeyi bile göze almıştı.

Konu her açıldığında nasıl da gerildiğini düşündü karısının. Korkuyla irileşen gözlerini. Annesigilin düşündüğünün aksine Esma konuyu atlatmıştı, atlatamayan Tarığın ta kendisiydi ve kadın bunu çok iyi bildiği için kaçabildiği kadar kaçmıştı.

Birden Esma hakkında ne kadar az düşündüğünü fark etti. Onu tanımak için ne kadar az çaba sarf ettiğini.

Sahi Esma için hiç çaba sarf etmiş miydi adam?

Hak etmediği bir mutluluğun üzerine mirasyedi gibi çökmüştü. Bu sabahki küskün halini göz önünde bulundurursa hazıra dağ dayanmıyor gibiydi.

Uzak uzak bakmıştı kocasına, normalde ki nazlı ama en ufak özürde hemen çözülüveren tavrından farklıydı sanki biraz.

Gerçi kendi de epey ağır konuşmuştu. Ablasını yargılayıp hafiflikle suçladığını düşünmek son damla olmuş gibi içinden geçen geçmeyen her ne varsa dilinden dökülmüştü.

Şimdi düşününce kadının hafiflikle suçladığı da belli değildi. Hatta büyük bir telaşla Tarıkı uyandırma şekline bakılırsa gerçekten endişelenmiş gözüküyordu.

Sıkıntı basınca üstten iki düğmesini açtı Tarık. Asıl kendisi , değil yargılamak , yargısız infaz yapmıştı galiba.

Esma ki, yok sayıldığı konağa gururunu hiçe sayıp gitmekten vazgeçmeyen kadındı. Yargılayacak olsa başta ailesini yargılar, fırsat da elindeyken bütün ilişiği kesiverirdi.

Ellerini yüzüne kapayıp sıvazladı. Farkında olmadan karısını hiç olmayacak yerden kırmıştı galiba. O öfkeyle Ne dediğini bile doğru düzgün hatırlamıyordu. Ama emin olduğu bir şey varsa açıkca saygısızlık ettiğini söyleyip haddini bildirmişti, kendi haddini bilirmiş gibi.

Freni patlak kamyon gibi yokuş aşağı saydırmış da saydırmış mıydı. Bir ara yabani de demişti, kime demişti ki onu?

Bu nokta , ne kadar ileri gittiğini fark edip ayağa fırladığı noktaydı. Kadın altı üstü kendi bakış açısıyla Funda'nın tehlikede olduğunu ifade etmeye çalışırken kendisi demediğini bırakmamıştı.

Ağlayacaktı. Ağlamak istiyordu. Tüm hücrelerine, hücrelerinin içindeki organellere kadar çöken utanç duygusu başedilir gibi değildi. Ne fırlattığı kalemlik, ne devirdiği sandalye hiç yardımcı olmuyordu.

****

Kocasını işe uğurlayan Esma kafasındaki karmaşayla başbaşa kaldığında kendini halsiz hissetti. Grip olacakmış gibi bütün etleri lime lime dökülüyordu.

Çocukluğundan beri böyle olurdu. Ne zaman baş edemeyeceği bir üzüntüyle karşılaşsa vücudu hastalık belirtileri vererek zihnini meşgul ederdi.

Bir şekilde zarar görmekten, zarar vereni derdest edip kabinden dışarı etmekten kaçış şekliydi vücudunun. Düşünmeyi ötelemenin en ilkel haliydi.

Hızla soyunup dökünerek yatağa girdi.

Gözleri, üzerine sallanan parmağı gördüğünü rededer gibi yanıyordu. Kulakları " saygısız, yabani " sözlerini duyamazmış gibi uğulduyordu.

İnkar, devam edebilmek için tek seçenekti, kabul etse dönemezdi.

Çok sürmedi nefesini tutup ağlamaya direnirken yarı baygın kendinden geçmesi.

SerencâmWhere stories live. Discover now