16. davetsiz

20.6K 1.7K 474
                                    

Esma ağır kapıyı tıklayıp ses gelmesini bekledi. Bekledikleri ses geldiğinde yavaşca aralayıp içeri girdiler.

- Ooo maşallah, maşallah hoş geldiniz. Daha gelmeseydiniz davetiye bastıracaktım.

Mahir neşeyle masasından kalkıp Tarığı kucakladı. Sapa sağlam geri dönmesine öyle mutluydu ki. Gerçi adam tam dönüş sayılmazdı, beş yıl geriden geliyordu ya neyse.

- Hoşbulduk Mahir, ofisin güzelmiş.

- Sağol abi, kendi odanı henüz görmediğini varsayıyorum. Burası senin olmadığın zamanlar mecburen katlandığım bir yer. Benim asıl mekanım şantiyeler, saha adamıyım ben.

- Yine de güzel, dinlendirici bir havası var.

- Abla görüyor musun nasıl da anlıyor işten, tam bir patron.

- Öyle galiba.

Esma tebessüm ederek karşılık verdi.

- Ee patron sen geldiğine göre bir çayını içip ben de sahama döneyim, olmaz mı? Odana geçelim. Oraya vereceğin tepkiyi merak ediyorum.

Eliyle kapıyı işaret edince vagon gibi peşine takıldılar. Birkaç metre ötedeki ahşap kapının önüne geldiklerinde Mahir herkes hazır mı diye dönüp bakarak keyifle güldü.

Tarık neye bu kadar aksiyon yaptığını merak ederek kapının açılmasını bekledi. Altı üstü bir ofisdi, ne olabilirdi ki.
Mahir önden içeri girip birkaç düğmeye bastığında karanlık oda aydınlandı.

Beyaz ve mavinin uyumu ile döşenmiş odada göze çarpan özel bir şey fark edemedi Tarık. Ta ki uzun toplantı masasının olduğu köşeye bakana kadar. Kapının yan tarafındaki masanın arkasında kalan duvar tamamen bir ekranla kaplıydı ve bir şelale efekti verilmişti.

Böylece masa orman içindeki bir şelalenin önündeymiş hissi veriyordu.
Resmî bir mekandaki bu ayrıntıyı luzumsuz bularak kaşlarını çattı önce. Sonra şelalenin usul usul hereketli görüntüsünün ne kadar iç açıcı olduğunu fark edince yüzündeki şaşkın ifade gittikce beğeni dolu bir hal aldı. Hakikaten dinlendiriyor, zihin açıyordu görüntü.

Bakışlarını ekrandan çektiğinde kendine sabitlenmiş iki çift gözü fark etti.
Odayı beğendiğini fark etmiş olacaklardı ki onlar da memnuniyetle tebessüm ediyorlardı.

- Patron odanı beğendiğini varsayıyorum. Yine hoşlanmadığın bir ayrıntı olursa Aysun hanımla görüşür istediğin ayarlamayı yaparız.

- Hayır zahmet etmeyin.

Başka ne diyeceğini bilemedi zira bir kez bile burada çalışmayı düşünmemişti. Kendi yokluğunda karısı herşeyi gayet güzel idare etmişti, yine ederdi. Kendisi de babasının yanına döner, yaşlı adamın üzerindeki iş yükünü hafifletirdi. Tabi bu çok sonranın konusuydu.

- Geç o zaman koltuğuna da çaylarımızı söyle. Çay ocağı 4 numara.
Tarığın boş boş baktığını fark eden Mahir masanın üzerindeki telefonun tuşuna bastı

- Patronun ofisine üç çay Kamil abi.

- Bana patron mu diyorsunuz?

- Ben abi diyorum, kayınço kontenjanından, demiştim ya. Ekibin kalanı patron diyor.

Sözleri bitmeden kapı tıklanıp aralandı. Pos bıyıklı kırkların sonundaki iri yarı adam elindeki tepsiyi yan taraftaki masaya bırakıp kollarını açmış hala ayakta bekleyen Tarığa doğru geliyordu.
Tarık "ne yapacağım" der gibi karısına baktığında, başını iki yana hafifce sallayıp herşeyin yolunda olduğunu ima eden karısı tebessüm etti.

SerencâmWhere stories live. Discover now