4

259 30 6
                                    

Saçlarını kuruladıktan sonra havluyu yatağının üzerine attı. Yazı masasına gidip oturduğunda telefonunu eline aldı. Neredeyse on iki saat geçmişti ama takip isteği kabul edilmemişti. Telefonu masaya bıraktı.

Bugün ders çalışmaya karar vermişti. Kitapçıya gitmeyecekti. Tatil için yaptığı plana sadık kalmalıydı. Ancak bu düşünceye sadık kalamadı. Okumak için bir kitap seçti. Sonrasında da dizi izleyecekti. Bu planı da duştayken yapmıştı. Zaten tatilde planlı ders çalışmayı kim başarabilmişti ki?

''Abla!''

Aralanan kapıya döndü. ''Kapıyı çalmayı yine unuttun.''

''Özür dilerim. Gelebilir miyim?''

''Gel.'' deyip gülümsedi. Kardeşinin boyu, boyundan uzundu ama arada iki yaş olunca haliyle abla oluyordu.

''Şu soruya bir bakar mısın?''

Demek planlı çalışabilen vardı. ''Getir bakalım.'' Kardeşi test kitabını masaya bıraktı. Bir göz attı. ''Matematik? Emin misiniz Deniz Bey?''

''Hiç mi anlamıyorsun?''

''Anlıyorum da. Bunu değil. Önüme trigonometri sorusu getirmişsin.''

''Çaresizlikten!'' dedi Deniz, alaycı bir sesle. ''Hocayı çok rahatsız ediyorum, ona atmak istemedim. Bizimkilerden de kimse çözemedi. Bir umut sana geldim işte... Peki, matematiği iyi olan tanıdığın var mı?''

''Nereden olsun?'' Bir an duraksadı. Vardı. Yani matematik okuyorsa, trigonometri çözebilirdi herhalde. Ama ona buradan ulaşabileceği bir yol yoktu.

Deniz kitabı kapattı. ''Sözelcilerden nefret ediyorum.'' Kapıya yürüdü.

''Ben de çokbilmiş sayılsalcılardan!''

***

''Ne izliyorsun?''

''Ders çalışmıyor muydun sen?''

''Bitirdim. Bu arada soruyu da çözdüm.'' Kumandayı aldı. ''Başka bir şey izleyelim.'' Dizi listesinden film listesine geçti.

''Deniz, Batman izlemem!''

Tam onun üzerinde durmuştu. Geçti. ''Üff, tamam!'' Biraz aradı. Sonunda ikisinin de sevebileceğine karar verdiği bir filmi başlattı. Başrol kıvırcık saçlıydı.

***

Arayıp da onu bulduğunda, bir süre uzaktan izledi. Sahiden mi başka kıyafeti yoktu? O beyaz tişört üzerinde kokmamış mıydı?

''Selam!''

Güz arkasına döndü. ''Dün gelmedin.''

''Ders çalışmam gerekiyordu. Bekledin mi?''

''Geleceğini düşünmüştüm.''

''Güz.'' dedi Asya, ciddi bir sesle. ''Neden her gün buradasın? Aynı kıyafetle? Aynı saçla?'' Ses tonu giderek artmıştı. Ellerini iki yanında havaya kaldırdı. ''Ve ben neden buraya geliyorum?''

''Söylemiştim, sahafın hayaletiyim.''

Asya hayıflanarak kafasını salladı. Buraya her gün gelişi zaman kaybından başka bir şey değildi. Gözlerini aça aça konuştu.

''Tabii! Söylemiştin.''

''Dizi güzel miydi? Ya da film? Ne izledin?''

''Hangi dizi?''

''Ders çalıştım, dedin ya. Çalışmak yerine izlediğin diziyi soruyorum.''

Asya dayanamayıp güldü. İşte, buraya bu yüzden geliyordu. ''Film! Ve güzeldi.''

''Film izlemeyi özledim.''

''O halde...'' dedi Asya, kararsız bir sesle. Devamını getirmeden biraz oyalandı. ''...sinemaya mı gitsek? Hem sana da tişört bakarız.'' Güldü.

''Çıkma teklifi mi bu?''

''Hayır!'' Ciddi görünüyordu. ''Arkadaşlık teklifi.''

''Çok isterdim ama... Gelemem.''

''Nedenmiş? Burada takılmaktan başka ne işin var?''

''Başka bir işim yok.''

''Tamam, gidelim işte.''

Karşılık vermedi. Naz yapmıyordu. ''Sonra gideriz... Belki.''

Asya bunu üstelemedi. Kardeşi hariç, bir erkeğe ilk kez böyle bir teklifte bulunuyordu ve reddedilmişti. Haliyle de bozulmuştu. Takip isteği hâlâ kabul edilmemişti. Konuyu değiştirmeye karar verdi.

''Trigonometri ile aran nasıl?''

''Eski sevgililerimden biridir.''

''Listen kabarıp anlaşılan? Sevgililer... Çoğul.''

''Bir hayli. Kısa süreli olan da vardı, haftalarca süren de. Bazılarından ayrılmak çok zor olmuştu. En son biriyle uzun süreceğine inandığım bir başlangıç yapmıştım... Ama işte, buradayım.''

''Sevgilin var yani?''

''Evet. Soyut Cebir.''

Asya bu kez gülerken başını biraz eğmişti. Sanki gülüşünü saklamak istiyordu. ''Mutluluklar dilerim size. Allah ayırmasın.'' Parmak uçlarını kitapların kenarına sürterken gülmeye devam ediyordu.

Güz bir süre onu izledi. ''Saçın neden hep toplu?''

''Böyle daha rahat ediyorum.''

''Açık olsa, sana yakışır. Bence.''

Eli, yine atkuyruğu topladığı saçlarına gitti. ''Bazen açıyorum. Kardeşim de yakıştığını söyler.''

''Kardeşin mi var?''

''Evet, bir tane, erkek. Senin?''

''Benim kardeşim yok... Olsun isterdim.''

''Ben bazen tam tersini düşünüyorum.'' dedi Asya, alaycı bir sesle. Bütün kardeşler gibi onlar da ara sıra kavga ederdi. Ama Deniz, onun en iyi arkadaşıydı.

''Yine yalan söylüyorsun.''

''Sen de yine beni yakaladın.'' Alaycılık bu kez gözlerinde vardı.

''Ailenin kıymetini bil.''

''Elbette biliyorum.'' Lafını yarıladığında telefonu titremişti. Cebinden çıkarıp baktı. ''Hissetti herhalde, mesaj atmış.'' Telefonu tekrar cebine koydu. ''Güz, benim yine gitmem gerekiyor.''

''Yarın gelecek misin?''

Asya bir süre cevap vermedi. ''Geleceğim.'' dedi sonra, gülümsedi. ''Görüşürüz.'' Bir iki adım geri geri yürüdü. Arkasına döndü ve yüzünde bir tebessümle yürüdü.

Sana UyandımWhere stories live. Discover now