11

259 32 28
                                    

Elindeki telefonun ekranına bakarken bir sağa bir sola dönüyordu. Ve aralıksız sırıtıyordu. Ölümden dönmüş ve bununla birlikte dünyalar güzeli bir sevgilisi olmuştu. Gerçi sevgililik artık pek dillendirilmiyordu ama aralarındaki şey sıradan bir arkadaşlık değildi. Şarjı, ona mesaj atarken değil, fotoğraflarına bakarken bitiyordu.

''Uyumadın mı sen hâlâ?''

''Dayı! Niye kapıyı öyle açıyorsun? Ödüm koptu!''

''Neye dalıp gittin de, ödün koptu?'' Yatağa yaklaştı. Küçük bir arbededen sonra elindeki telefonu almayı başardı. Ekran kilidini açar açmaz Asya'nın fotoğrafıyla karşılaştı. ''Benimki de soru yani! Elbette buna dalıp gittin.''

''Ya, dayı!'' Telefonu geri aldı. ''Mahremiyete biraz saygı! Kişisel eşyalarımı da böyle kafana göre karıştırmazsan, memnun olurum.''

''Kişisel eşya? Güz Bey, o telefonun taksitlerini ben ödedim. Ayrıca ben senin dayınım, benden gizlin saklın olamaz.''

''Olmuyor zaten! Kırk yılın başı, bir sevgilim oldu, doyasıya fotoğrafına bakamıyorum. Sürekli tepemdesin. Okul bitsin, başka eve çıkacağım.''

''Rüyanda görürsün.''

''Göreceğiz! Bakalım nasıl zapt edeceksin beni?''

Az öncekinden daha şiddetli bir boğuşma yaşandı. Güz kurtulamayacağını anlayınca canı yanmış gibi acıyla bağırdı, kafasını tuttu. Can hemen onu rahat bırakmıştı. Günler geçmiş, artık iyileşmişti ama her an bir sorun çıkacak diye deli gibi korkuyordu. Endişeyle yüzüne baktı, yalandan yaptığını fark edince bir kere daha saldırdı. Güz kolunun altından sıyrılıp kaçmaya çalıştı. Kapıdan çıkarken yetişti ona Can ve peşine tekmesini salladı. Ayağının ucu ancak bacağına değdi.

''Kıvırcık kafa, kaçma!''

''Rahat bırak beni!''

''Birazcık seveyim, bırakacağım.''

Güz, küçük çocuk gibi mızmızlandı. ''Koca adam oldum ben! Birazcık saygı istiyorum, birazcık! Başka bir şey değil.''

''Peki, koca adam! Bundan sonra çamaşırını sen yıkayacaksın, bulaşığını da. Yemeğini yapacak, oturup kalktığın yeri düzeltecek, leş gibi bıraktığın banyoyu temizleyeceksin. Bunları yap sen, saygı işi kolay.''

Can kendini bir koltuğun üzerine bıraktı ve kumandayı eline aldı. Güz mahcup olmuştu. Kedi gibi gelip yamacına sokuldu.

''Özür dilerim.''

''Git başımdan!''

''Cidden özür dilerim dayı. Kalbini kırmak istemedim.''

''Bu süt dökmüş kedi hallerini, sevgilinle edeceğin kavgalara sakla.''

''Biz, onunla kavga etmeyiz.''

''Cicim ayları geçsin de, görürüz.''

''Sen kıskanıyor musun beni?'' Şirinlik yapıp dayısını gıdıklamaya başladı. ''Bekâr teyzen var mı, diye sorayım. Aranızı yaparız.''

''Saygıdan bahsedene bak. Dayısıyla nasıl konuşuyor!''

''Hoşuna gitti!'' Gıdaklamayı sürdürdü.

Can güya ona yüz vermiyordu. Ama gülümsemelerini tutamadı. ''Sahiden dayak yiyeceksin! Bırak beni!''

''Hadi, hadi, fikrime bayıldın.''

''Güz!''

Aynı anda, odadan gelen telefon sesine döndüler. Güz, dayısını gıdıklamayı bırakıp ayağa fırladı. Onun önünden geçip gidecekken ayağını sehpaya çarptı. Canı yansa da durmadı. Seke seke odaya vardı. Dayısı arkasından kahkaha atıyordu. Sesini duymamak için kapıyı kapattı. Yatağın üzerine atlayıp örtünün içine karışmış telefonu buldu.

Sana UyandımWhere stories live. Discover now