16

239 27 22
                                    

Duvara kafasını dayamıştı, kalemi de elindeydi. Alt alta üç şey yazmıştı: Beraber sıkılırız, savrulan saçlar, nasıl öyle bakabiliyor? Bunlar, Asya'nın bahsettiği buluşmalardan anılar olabilir miydi? Yani sahiden de, bedeni hasta yatağındayken ruhu bir kitapçıda mıydı? Asya'ya inanıyordu, ama yine de bir yanı böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söylüyordu.

''Bunlar ne?'' diye sordu Can. Arkasından gelip duvara bir bakış atmıştı. ''Matematikten sıkıldın mı? Hikâye yazmaya mı başladın?''

''Bu da çözmem gereken bir başka problem.''

''Asya'yla mı alakalı?''

''Şu kitapçı meselesi.''

''Ona inandığını söylemiştin.''

''İnanıyorum.''

''Ee, o halde mesele yok.''

''Dayı, sana da biraz şey gelmiyor mu?''

''Saçma mı?''

''Saçma değil de...'' Ne diyeceğini bilemedi.

Can elini Güz'ün omzuna koydu. ''Rüyalarda ve aşkta imkânsız yoktur.'' Gülümsedi. ''Bu lafı nerede duymuştum acaba? Bir dizide falan olabilir. Neyse... Ama çok doğru. Üstelik Asya yalan söyleyecek bir kıza benzemiyor.''

''Kesinlikle.''

''Demek ki, şüphe edecek hiçbir şey yok. Problem çözüldü. Şimdi benim bir problemim var. Sen de onu çözeceksin.''

''Nasıl?''

''Bu gece evi bana bırakacaksın. Misafirim var.''

''Ya, dayı!'' dedi Güz, yüzünü ekşiterek. ''Nerden çıktı şimdi bu?''

Can cebinden cüzdanını çıkardı. ''Asya geldiğinde ben de sizi baş başa bırakmıştım. Şimdi benim sıram.'' Cüzdanın içinden aldığı paraları katlayıp Güz'ün yaka cebine koydu. Sonra da cebin üzerine yavaşça vurdu. ''Kaan'a gidersin. Bu parayla da bir şeyler al, elin boş gitme.''

''Niye gidiyorum ben Kaan'a hesapta yokken? Dışarıda buluşun.''

''Ne uzattın be Güz! Kaan da tek başına işte, takılırsınız. Para az geldiyse kartımı vereyim. Yeter ki sus!''

Güz'ün canı sıkılmıştı. ''İstemez!'' Masanın kenarında duran telefonuna doğru yürüdü. ''Bari arayıp haber vereyim.''

Güz aramayı yaparken Can odadan çıktı. Biraz sonra Kaan aramayı cevapladı.

''Buyur kardeşim.''

''Evin müsait mi Kaan? Dayım beni evden atıyor. Misafiri gelecekmiş.''

''Müsait, müsait! Ne zaman istersen gel.''

''Bizim çocuklara da mı haber versek? Hep beraber takılırız.''

Kaan bir süre karşılık vermedi.

''Aslında şöyle mi yapsak? Ben Pelo'yu çağırayım, sen de Asya'yı çağır.''

''Biraz erken değil mi?''

''Ne için?''

''Yatıya çağırmak için.''

Kaan kahkahayla güldü.

''Oğlum, yemeğe çağıralım diyorum. Sonra film falan izleriz. Senin aklın yatıda!''

''Ne bileyim? Pelin sana öyle geliyor.''

''Biz on yıllık olduk!''

''Tamam ya! Yine dilinize düşeceğim anlaşılan. Arayıp sorarım.''

Sana UyandımWhere stories live. Discover now