15

286 30 32
                                    

Salonun önündeki merdiveni hızlıca çıkıyorlardı. Asya'ya kalsa bir saat önceden burada olurdu ama davet etme gafletinde bulunduğu arkadaşı bir türlü evden çıkamamıştı.

''Dila! Hadi!''

''Geliyorum!'' Alt basamakların birinde durdu. ''Ya, ben telefonumu nereye koydum? Bulamıyorum!''

''İyi bak! Çantandadır.''

''Sen gir, ben peşinden gelirim.''

Asya merdiveni bitirmişti. Bir açık kapıya, bir Dila'ya baktı. İçeri girmek için sabırsızlanıyordu ama beklemeye karar verdi. Dila inat yapar gibi oyalandıkça oyalanıyordu. Birisi koşar adım merdiveni çıkmaya başladı, hızlıydı, yolun ortasında duran Dila'ya çarptı.

''Çüş! Kör müsün?''

''Yolun ortasında duruyorsun!''

''Keyfimden durmuyorum! Kenardan geçseydin.''

''Acelem var! Seninle uğraşamayacağım!''

''Ben seninle uğraşmasını bilirdim ama neyse!''

Ümit arkasına bakmadan basamakları bitirdi ve kapının önünde duran Asya'yı fark etti.

''Ah, Asya! Merhaba! Geç kaldım! Kaan beni öldürecek!''

Hem konuşup hem yürüyerek bir andan gözden kayboldu. Asya ona bir karşılık vermeye fırsat bulamamıştı. Dila söylene söylene yanına geldi. Kafası, hâlâ çantasının içine dönüktü. Asya, kolundan tutup onu içeri doğru sürükledi.

Giriş tribünün en gerisindendi. Hemen hemen yarısı doluydu salonun. Bu kalabalığın çoğunluğunu oynayanların arkadaşları oluşturuyordu muhtemelen. Her yaz sekiz takım olarak kendi aralarında bir turnuva yaptıklarını ve biletlerden elde edilen gelirin genç sporcular için kullanıldığını öğrenmişti Güz'den. Salon bir liseye aitti ve takımlarda bu lisenin öğrencilerinden de vardı, bu sebeple resmi izinleri alabilmek kolay olmuştu. Kısaca hem eğlenip hem de iyi şeylere vesile oluyorlardı.

Tribünün merdivenini inerken sağa sola bakınıp Güz'ün arkadaşlarından Bahadır'ı aradı. Sahada ısınan sporculara da bakışlar atmış, Güz'ü çok erken fark etmişti.

''Asya! Buradayız!''

Bahadır'ın elini gördü. Peşinden gelen Dila'yı çağırıp o tarafa doğru yürüdü. İki kız vardı Bahadır'la birlikte. İsimlerini duyduğu ama ancak tanışabileceği Pelin ve Ezgi'ydi bu kızlar. Bahadır hemen onları tanıştırdı. En köşede Bahadır olacak şekilde, Ezgi, Pelin, Asya ve Dila sırasıyla yan yan oturdular.

''Nihayet tanışabildik seninle, güzel kız. Dillerinden düşmüyorsun!''

Asya biraz utanarak gülümsedi. Yanında oturan ve onunla konuşan Pelin'e karşı biraz mahcuptu. Bilip bilmeden kızın günahını almış ve kara listeye eklemişti.

''Güz sizden bahsetmişti. Ben de sizinle tanışabilmek için sabırsızlanıyordum.''

''Sana soracak çok sorum var. Ama daha sakin bir yerde. Tamam?'' Pelin bir göz kırpıp gülümsedi. ''Şimdi maça odaklanalım. Birazdan başlar.''

''Ben bazı şeylere pek hâkim değilim.''

''Ezgi de senin gibiydi ama kısa sürede öğrendi.''

''Asya!'' diyerek kolunu dürttü Dila. Asya da onun tarafına döndü. Parmağıyla bir yeri işaret ediyordu. ''Güz şu, değil mi? Doğru seçiyorum?''

''Evet.''

''Peki, konuştuğunun kim olduğunu biliyor musun?''

''Yakın arkadaşı, Ümit. Neden sordun?''

Sana UyandımTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon