6

237 33 6
                                    

Erken gelmiş ve kitapçının her bir köşesine bakmıştı. Saatlerdir buradaydı. Kapının her açıldığını duyduğunda hemen başını o tarafa çeviriyordu. Yine, arada bir dükkân sahibinin garip bakışlarıyla karşılaşıyordu. Dükkân kapanana kadar bekledi, gelmedi.

***

''Abla!''

''Efendim?''

''Allah aşkına, ne oluyor sana iki akşamdır? Annem de fark etmiş. Sıkıştırıp duruyor.''

''İyiyim. Bir şeyim yok.''

Asya koltuktan kalktı. Annesi mutfaktaydı, bulaşık makinesini boşaltıyordu. Babasının çalışma odasının kapısı aralıktı, dikkatle önündeki kâğıtları karıştırıyordu. Kendi odasına yöneldi.

Telefonu masanın üzerindeydi. Gerekli gereksiz bir sürü mesaj geldiğinden odasında bırakmıştı. Telefonu alıp yatağa oturdu. Biraz takılıp kafasını dağıtacaktı.

Takip isteği hâlâ beklemedeydi.

Düşünmekten kafası patlayacaktı. Onu öpmüş olduğu gerçeği şu an kafasına taktığı son şeydi. Neden gitmişti? O kadar hızlı nasıl gitmişti? Öpücüğü çok mu rahatsız etmişti? Derin bir iç çekip telefonun ekranına baktı.

Okumayı ertelediği toplu mesajlara girdi. Dâhil olduğu bir sürü arkadaş grubu vardı. Liseden arkadaşlarıyla kurdukları grubun mesajlarını okumaya başladı. Hep aynı şeyler... Diziler, magazin, erkekler ve çekilmeyen kızlar... Bunlara anında görse bile pek tepki vermezdi. Ekranı kaydırmayı sürdürdü. Peş peşe gelen birkaç mesajı dikkatle okudu.

''Şu araba çarpan çocuğu duymuş muydunuz?''

''İntihar demişlerdi. O mu?''

''İntihar mı, bilmiyorum. Görenler, yolun ortasında öylece durduğunu söylemişlerdi.''

''Tamam, işte, kesin intihar. Ee, ne olmuş ona? Komadaydı diye biliyorum. Ölmüş mü yoksa?''

''Hayır. Kurtulmuş. Yedi günün üzerine gözlerini açmış.''

''Sahi mi? Çok sevindim.''

''Fotoğrafını paylaşmıştı biri. Yakışıklı çocuktu. Uzun boylu, kıvırcık saçlı... Adı Güz'dü.''

Asya telefonun ekranına öylece bakakaldı. Uzun boylu, kıvırcık saçlı, adı Güz... Hemen mesajlardan çıktı. Adını yazıp alakalı bir haber olup olmadığını aradı. Şehir gazetelerin birinde, babasının çalıştığı gazetede, aradığını buldu. Resmi de vardı. Oydu. Elindeki telefonu yatağın ortasına düşürdü. Ellerini ağzının üzerine kapatmıştı.

Kaza tanıştıkları günün sabahında olmuştu.

Asya yatağından kalkıp odasından dışarı fırladı. Babasının odasına kapıya vurmadan girdi.

''Baba!''

''Kızım? Hayırdır?''

''Bu haberi siz yapmışsınız.''

Babası telefonun ekranına bakıp haberi gördü. ''Evet.''

''Bütün bunlar... Doğru mu?''

Babası gülerek cevap verdi. ''Bugüne kadar yalan haber yapmadık, kızım.''

''İntihar diyor... Peki, bu doğru mu?''

''Bu haberi hatırlıyorum.'' Habere tekrar göz attı. ''İntihar olduğu yönünde şüpheler var.'' diyerek düzeltti. ''Dikkatli oku. Şahitler, çocuğun karşıdan karşıya geçerken aniden durduğunu ve dikkatle bir yere baktığını söylemişler. Bir anlık dalgınlık da olabilir... Durduk yere neden soruyorsun bu haberi? Tanıdığın biri miydi?''

''Evet. Şeyden... Kitapçıda görürdüm.''

''Kaza, tam da senin sürekli gittiğin kitapçı var ya, onun olduğu sokakta oldu. Belki de oraya geliyordu.''

''Belki de.'' dedi Asya, dalgın bir tavırla.

''Kötü yaralandığını söylemişlerdi. Umarım kurtulmuştur.''

Asya kararsız bir sesle konuştu. ''Kurtulmuş, diyorlar.''

''Ah! Çok şükür. Gencecik çocuktu.''

Karışık duygular içindeydi. Nasıl davranması gerektiğini bilemiyordu. ''Yarın onu görmeye gidebilir miyim?'' diye sordu aniden. Onu muhakkak görmeliydi.

''Ziyaretine gidecek kadar tanıyor musun?''

''Tanıyorum.''

''Ama başına geleni yeni öğrenmiş gibisin.''

''Öyle, yeni duydum... Bilmiyordum.''

Babası bir kaşını kaldırıp bir süre düşündü. ''Aslında bunun için müsaade istemene gerek yoktu. Elbette gidebilirsin.''

''Peki, hangi hastanede olduğunu biliyor musun?''

''Öğrenirim.''

''Çok teşekkür ederim.''

Babasının boynuna sarıldı. Kendi odasına geçtiğinde bir aşağı bir yukarı dolaşmaya başladı. Bütün parçaları birleştirip bir sonuca varmak istiyordu.

Sana UyandımWhere stories live. Discover now