Bölüm•6"Bir Varmış Bir Yokmuş"

1.7K 87 13
                                    


İyi okumalar ⚔️

Yanında uzanan arkadaşının yastığa saçılmış kıvırcık saçlarını okşuyordu Leyla. Eve girip ocağa bir çaydanlık koymuşlar, konuşa konuşa iki çaydanlığın da dibini görmüşlerdi. Umay, babasından bahsederken bile yorgun düşüyordu. Tükenmesi imkansız enerjisini babasının adının geçmesi bile sıfıra çekebiliyordu.
Öyle bir andaydılar şu an. Önce Leyla, kahvaltısını anlatmış; sonra Umay da annesinin telefonundan bahsetmişti. Bu mevzu onu o kadar yormuştu ki bazen onların dediğini kabul edecek raddeye geliyordu genç kız. Leyla, Umay'ın ağlamaktan kızarmış gözlerle uyuyakalmasından sonra kalkamamıştı başından. Çünkü uykusunda bile iç çekiyordu en yakını. Enerjisine, neşesine hayran olduğu arkadaşını bu halde görmek mahvediyordu Leyla'yı. Onu mutlu etmek için yemek hazırlamaya karar verdi. Koltuğun kolunda duran ince pikeyi arkadaşının üzerine örttükten sonra küçük de bir öpücük bırakmıştı saçlarının arasına. Oturduğu yerden doğruldu. Mutfağa geçip yemek hazırlamaya başladı.

Aynı esnada karşı apartmanda iki asker arkadaş çaylarını demlemişler, kaçırdıkları maçların özetlerine bakıyorlardı. Emir'in ayarlarını düzeltmek zor olmuştu Çağrı için. Çağrı ile yedi yıldır silah arkadaşıydılar. Yedi yıl boyunca hep Emir'in sabrına hayret etmiş, kolay kolay sinirlenmemesini şaşkınlıkla karşılamıştı. Ama ikidir bu kızla rastlaştıklarında Emir'in devreler yanıyor, o sakin; sabırlı adamdan geriye bir şey kalmıyor, asabi birini dönüşüyordu komutanı. Evlere dağıldıktan sonra da Emir'in sinirle kolay yatışmamıştı, söylene söylene duşa girmiş; Çağrı'yla karşılıklı yaklaşık on bardak çay içtikten sonra anca sinirini atabilmişti. Ayarlarını bozmuştu kız ve Emir ayarlarının bozulmasına alışık bir adam değildi. Monoton bir yaşamı vardı. Sabah kalkar, sporunu yapar, oradan da karargaha geçerdi. Görev emri gelince göreve gider aksi halde tüm vaktini evinde geçirirdi. Timle dışarı çıktığı bile nadirdi.
Şimdi televizyonda yeşil sahada koşturan topçuları izlerken gözünün önüne gelen sarı kıvırcık saçlar kafasını dağıtması gerektiğini sertçe yüzüne vurmuştu.
Tekli koltukta ayaklarını sehpaya uzatmış, dikkatle ekrana bakan Çağrı'ya döndü. Ondan da alması gereken bir hesap vardı. Sabah sabah Leyla ile beraber gelmesi gibi.

"Çıkalım mı akşam?" Çağrı, gelen soruyla şaşkınlıkla Emir'e döndü.

"Komutanım, siz valla iyi değilsiniz." Yedi senede Emir'in ağzından bu cümleyi bir tek Murat'ın evliliğini kutlamak için duymuştu Emir'den. Onun haricinde Emir davetlere bile katılmak istemezdi. Gerçi Çağrı'nın da ondan bir farkı yoktu. O da görevden döner dönmez evine geçer, çayını demlet, kafasını dinlerdi. Sadece Emir'e göre daha çok çıkardı.

"Uzatacak mısın?" Uzatmadı Çağrı. Akşama doğru evden çıkarken karşı apartmanın birinci katının balkonunda oturan Leyla ve Umay'ı gördüklerinde bir duraksamışlardı.

Umay, mis gibi yemek kokularına açmıştı gözlerini. Amerikan tarzı mutfakta salatayı yapan arkadaşını gördüğünde kendisine kızdı. Leyla'nın az derdi varmış gibi kendi derdiyle de boğmuştu kızı bütün gün. Yattığı yerden doğrulup mutfağa geçti. Leyla'ya sımsıkı sarıldı. Bu sarılma kocaman bir teşekkür barındırıyordu içerisinde. Balkona hazırladılar yemeği. Tabaklarını ve Umay'ın mutfağından eksik olmayan bir şişe şarabı alıp balkona geçtiler. Umay'ın küçücük balkonundaki sedire kurulup uzattılar ayaklarını demirlere doğru. Yemekleri bitmiş, taktıkları kulaklıktan yükselen Fransızca bir şarkıyla bomboş caddeyi izlerken açılmıştı karşı apartmanın dış kapısı. İstemsizce doğruldu ikisi aynı anda.

Leyla'nın mavileri doğrudan Çağrı'nın yeşilleriyle buluşmuştu. İkisi de gülümseyip baş selamıyla karşıladılar birbirlerini. Umay'ın mavileriyse çatık kaşların altındaki kahvelerle buluşmuştu. Anlamsızca bakıştılar öyle. Emir, kahvelerini hırçın mavilerden kurtarıp atladı Mercedes'ine. Umay da göz devirerek bir yudum almıştı bardağından. Leyla'ya tekrardan kısa bir baş selamı verip yerleşti Emir'in yanına Çağrı da.

Dağ-ı LeylWhere stories live. Discover now