9. Bölüm

18 0 0
                                    

"Evleniriz belki bir gün..
Belki çocuklarımız olur?
Bana benzer şair olur, sana benzer şiir olur.."
____________________________________
Aradan geçen aylardan sonra nihayet yarıyıl tatiline girmiştik, okulun bitmesi için gün sayar hâle gelmiştim ve bunu fazlasıyla fark ettiriyordum, ister istemez. Okulum bittiği zaman tamamen özgür olacaktım çünkü, daha doğrusu özgür olacaktık. Özgür ve ben ilişkimizi daha iyi ve daha rahat yaşayabilecektik, buna çok seviniyordum. Bana gelirsek, ben hâlâ Özgür'e o iki kelimeyi söyleyememiştim, hâlâ seni seviyorum diyememiştim. Aslında bakarsak artık emindim, onu seviyordum.
Yarın Özgür'ün doğum günüydü ve ben yarın akşam ona artık ona aşık olduğumu söyleyecektim. Bence bunu hissetmiştir diye düşünüyorum, seven anlar çünkü. Yine de benden duyması onu mutlu edecektir diye düşünüyorum. İlk defa ona bunu söyleyecektim ve çok özel olmasını istiyordum, zaten özel olacaktı.
Arkadaşlarıyla öğleden sonra toplanıp kutlayacaklardı ve akşam ise sadece bana aitti. Bugün günlerden cumaydı ve benim işlerim vardı.
Alışverişe gidip yarın için elbise almam gerekiyordu ve kuaföre gidip bakım yaptırmalıydım.
Annemler gideli çok olmuştu, geldikleri o hafta gitmişlerdi ve onları gerçekten çok özlemiştim. Aklıma o gece geldiğinde dudak büktüm, utanmıştım o gün yanlarındayken ve sonra bizim arkadaş olduğumuzu ve böyle bir şeyin asla mümkün olmayacağını dile getirmiştik, hatta Ercan bir sevgilisi olduğunu bile söylemişti. Gerçi annesi Sevgi teyze bundan pek memnun olmamıştı ama eğer Ercan ve Melisa ciddi olacaklarsa buna alışması gerekiyordu, hiçbir erkek annesi ve sevdiği kadın arasında kalmak istemezdi.
Telefonumun zil sesini duyduğumda mayışmış bir şekilde uzandığım koltuğumda doğruldum, arayan Özgür'dü. Ekranda ismini görünce tebessüm ettim, beni arıyor olması bile mutlu olmama sebep oluyordu. Daha fazla bekletmek istemedim ve aramayı cevapladım.
"Özgür?" Dedim, hemen.
"Aramadın hiç, merak ettim." Hemen fark etmişti, canını sevdiğim.
"Evet canım, birkaç işim var da." Dedim, ses tonumdan bir şeyleri gizlemeye çalıştığım açıkça belli oluyordu.
Yarın akşam doğum gününü kutlayacağımızdan haberi vardı ama fazlasından yoktu.
"Anladım, kişisel galiba?"
Kıkırdadım.
"Evet, öyle."
Daha sonra telefonu kapattık ve ben de miskin miskin oturduğum yerden kalktım ve odama geçtim.
Bir kot ve bir tişört aldım ve saçlarımı da öylesine ördüm.
Makyaja ihtiyacımın olduğunu düşünmüyordum ama yine de maskarayla kirpiklerimi boyamıştım. Çantamı aldıktan sonra hemen evden çıkarak bir taksi çevirdim, AVM değil de butiklere girmek istiyordum ve bildiğim büyük bir butiğin adresini taksideki amcaya verdim.
Yaklaşık on dakika sonra taksi durduğunda borcumu ödedim ve butiğe girdim.
"Merhaba." Dedim, enerjik çıkan ses tonumla.
Görevli elindeki elbiseyi askıya bırakarak yanıma geldi, bu kızı tanıyordum.
"Hoşgeldiniz, Afra hanım."
En içten gülümseyişimi sundum, karşımda bana aynı içtenlikle bakan kadına.
"Hoşbuldum."
Biraz ilerleyip koltuklardan birine oturdum ve bacak bacak üstüne attım.
"Bir şeyler içmek ister misiniz, Afra hanım?" Başımla onayladım.
"Su yeterli." Dedim ve kadının yanımdan ayrılışını izledim.
Arkasından ben de ayaklandım ve askıdaki elbiselere göz attım.
Beğendiğim birkaç tanesini koluma geçirdim ve bakmaya devam ettim.
"Suyunuz." Dedi kadın, elindeki tepsideki suyu uzatırken.
Arkamı döndüm ve tepside büyük bardakta duran suyu elime alırken diğer elimdeki elbiseleri de kadına uzattım.
"Giyinme odasına bırakır mısınız?" Tam da o sırada butiğin sahibi olan kadın geldi, tanışıyorduk ve bolca konuşma fırsatı bulmuştuk kendisiyle. Arkadaşım gibi değil de, ablam gibiydi kendisi.
"Afracığım, hoşgeldin!" Dedi, kollarını açmış bir şekilde yanıma yaklaşırken.
Gülümsedim ve bana sarılmasına izin verdim.
"Uzun zamandır seni buralarda göremiyordum, beni mi özledin yoksa özel bir durum mu?" Dedi, imayla karışık olan gülüşüyle.
"Seni de özledim inan, ama bu biraz özel bir durum." Dedim dudak bükerek.
Dudaklarını ıslatırken, aynı zamanda başıyla onayladı.
"Seçtiklerini gördüm, ne içindi?"
Gülümsedim önce.
"Yarın sevgilimin doğum günü, ilk kez kutlayacağım ve baş başa olacağız." Dedim, tüm samimiyetimle.
"Hmm.." dedi ve biraz düşündü, daha sonra da seçtiğim elbisenin renklerine baktı.
"Herkes genelde kırmızı ve tonları tercih eder, bu artık çok klasikleşti. Benim sana tavsiyem, siyah, kırmızı ve beyaz tonlarından uzaklaş. Gece mavisi, haki yeşili, mürdüm, hardal, turuncu ve mor renklerinden gidebilirsin bence."
Dudak büktüm.
"Haki yeşili ve mor çok sık kullanıyorum." Dediğimde başıyla onayladı ve elbiselere göz attı.
Kadın İnce ip askılı, derin göğüs dekolteli beli kruvaze gelen derin bacak dekolteli, bacakları ters V şeklinde açıkta kalacak modelde simli saks mavisi bir elbise gösterdiğinde, elbisenin güzelliği gözlerimi kırpıştırmama sebep olmuştu.
"Denemek istiyorum." Dedim, hayranlıkla. Elime aldığım gibi kabine girdim ve üzerime geçirdim, kabinden çıktığım gibi ilk işim ayna karşısına geçmekti.
"Afracığım, bu elbise senin elbisen tatlım." Dedi kadın, haklıydı.
Tenime çok yakışmıştı, yeşil gözlerimi bile daha belirgin hâle getirmişti.
Dudaklarımı ıslatma ihtiyacı duydum.
"Çok güzel." Dedim, hayranlık belirten ses tonumla ve devam ettim.
"Gümüş, ince topuklu ve ince ipli bilekten bağlama ayakkabıya ne dersin?" Diye sordum.
Gözlerini kıstı önce, muhtemelen hayal etti ve başıyla onayladı.
"Bekle bir dakika." Dedi ve butiğin diğer tarafına geçti, yaklaşık onbeş saniye kadar sonra elinde tam da bahsettiğim ayakkabıyla geriye döndü.
"Ah evet!" Dedim, büyük bir hayranlıkla.
"Tamam o zaman, saçlarını arkaya doğru yapıştır ve ıslak bir görüntü çıkar ortaya tatlım. Al bu da benden sana kolaylık, düşünme hiç."
Tebessüm ettim.
"İnan ki elbiseyi giydiğim gibi acaba nasıl bir model olur diye düşünüyordum."
Başıyla onayladı.
"Belli oluyordu." Güldüm.
Ödemeyi yaptıktan sonra kısaca teşekkür ettim ve butikten çıkıp her zaman gittiğim kuaförüme gittim.
"Afra, uzun zaman oldu!"
Beni gördüğü gibi verdiği tepki yüzümde tebessüm oluşturdu, demek ki insanlar beni özlüyordu bir süre sonra.
"Ahmet, hep kahveye geleceğim diyorum ama biliyorsun okul var." Dedim, dudak bükerek.
Dudaklarını ıslattı.
"Biliyorum, biliyorum! Aman, neyse gel hadi hoşgeldin!"
Elini omuzuma koyarak beni koltuklara çekiştirdi, bu hâline kıkırdadım.
"Hayırdır bebeğim, seni buralara düşüren nedir?" Kaşlarımı çattım.
"Aşkolsun Ahmet, ben bakım yaptırmaya illaki bir sebep olunca mi geliyorum?"
Elini belli belirsiz salladı.
"Gibi gibi, neyse tatlım söyle bakalım!"
Küçük bir kahkaha attım.
"Bakım yaparken konuşsak bunları?" Kalktım ve aynanın karşısındaki sandalyelerden birine geçtim.
"Kaş ve bıyık ben alıyorum sürekli biliyorsun Ahmet ama arada kuaför eli değmeden de olmuyor, biliyorsun kaşlarımı sadece toparlatıyorum ve şekline dokunmuyorum. Bir de saçlarımın uçlarından kesip düz hâle gelmesini istiyorum ve son olarak ise tırnak bakımı."
Çok uzun konuşmuştum, derin bir nefes verdim.

GÜNEŞTEN DAHA PARLAKWhere stories live. Discover now