20. Letter

486 46 8
                                    

17.05.2019

Sevgili Taehyung;

Günaydın Taehyung. Gerçi bunu okuduğunda saat kaç olur emin değilim o yüzden; Günaydın, iyi öğlenler, iyi akşamlar ve iyi geceler Taehyung.

Bu sabah yine pek kahvaltı yapamadım. Çok zayıfladığımı biliyorum. Kaburgalarım gözüküyor ama elimden birşey gelmiyor.

Okul kıyafetlerimi giymek bile bana yorucu geliyor artık. Kafama şapka takmayı düşünüyorum, belki o zaman kimse kel olduğumu anlayamaz.

Şapkamı kafama takıp odadan çıkacakken doktor kapıyı çalarak odaya girdi.

"Seni yakalayabildiğime sevindim Jimin."

Doktor gülümsediğinde bende gülümsemesine karşılık verdim.

"Sana bir süprizim var."

Heyecan ve merakla doktora baktığımda arkasında tuttuğu şeyi yavaşça arkasından çıkardı. Gördüğüm şeyle gözlerim kocaman açılmıştı. Heyecanla yerimde kıpırdandım.

"O benim için mi? Gerçekten mi?"

Doktor kafasıyla beni onayladı.

"Hadi gel takalım."

Kafamı salladım ve hızla yatağıma oturdum. Doktor kafamdaki şapkayı çıkarıp elindeki peruğu biraz uğraşarak kafama taktı.

"Aynaya bak bakalım Jimin."

Kafamı sallayarak heyecanla aynaya baktım. Bu peruk çok güzeldi. Sarı bir peruktu ve bana çok yakışmıştı. Hayatımda saçımı boyatmayı en çok istediğim renk sarıydı.

Gülümseyerek Cho'ya baktığımda eliyle süper işareti yaptı.

"Artık okula gidebilirsiniz."

Cho ile beraber doktora teşekkür ederek okula gitmiştik. Herkes beni gördüğü için şaşırmıştı çünkü neredeyse 1 haftadır yoktum.

Bahçede gördüğüm kişilerle olduğum yerde dondum. Her zamanki gibi arkadaşlarınla oturuyordun Taehyung ama bu sefer gülmüyordun. Dalgın gibiydin.

Cho kolumu dürtüp "Unut onu Jimin." dedi. "Artık mutlu olmalısın." Aslında demek istediği 'son günlerini mutlu bir şekilde geçirmelisin' di. Kafamı salladım ve gülümsedim.

"Haklısın sanırım."

Son günlerimi güzel zamanlar geçirerek harcamak istiyordum. Aslında benim için en güzel zaman sendin Taehyung ama sen benden nefret ederken nasıl mutlu olabilirdim ki?

Gözlerimi senden çekmeden önce gözlerimiz buluşmuştu Taehyung. Her ne kadar canımı çok yaksan da gülümsedim Taehyung. Eskiden sana gülümsediğim gibi gülümsedim hemde. Daha sonra kafamı çevirip Cho ile beraber sınıfa girdim.

O gün herşey normal ve güzel gitmişti. Ta ki sona kadar. Vücüdum o kadar yorgun düşmüştü ki yürüyecek halim yoktu. Cho beni kucağına almıştı. Kafamı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım. Bayılmak istemiyordum. Bayılmak da yoruyordu beni.

Okulun çıkışına doğru ilerlerken bir kızın eli yanlışlıkla kafama çarpmıştı ve peruğum yere düşmüştü. Herkes öylece durup bana bakarken bayık gözlerimle yerdeki peruğuma bakıyordum.

"Cho peruğum düştü. Onu bana Bay Jung vermişti."

Cho duraksayıp yerde duran sarı peruğuma baktı. Daha sonra da etrafına.

"Jimin."

Gözlerim kapanmak için benimle savaşıyordu adeta. Ama ben onları zorla açık tutuyordum.

"Onu bana Bay Jung verdi Cho. Onu bana getir."

Cho kafasını sallayıp benimle birlikte peruğuma ilerledi ve peruğu yerden yavaşça alıp bana verdi.

"Kirlenmiş."

Gözlerim dolmuştu. O benim Bay Jung'dan aldığım ilk hediyeydi.

"Bizde temizleriz."

Cho yavaşça yere çöktü ve ben kucağında olacağım şekilde oturdu. Kafam göğsünde bir şekilde gözlerim hafif aralı Cho'yu izliyordum. Cho eliyle saçı temizledi ve dikkatlice kafama taktı.

"Oldu mu?"

Zorla gülümseyip başımı salladım.

"Teşekkürler Cho, sen benim süper kahramanımsın."

Cho dolu gözleriyle gülümsedi ve beni kucağına alarak ayağa kalktı. Tam o an gözlerim senin gözlerinle buluştu Taehyung. Gözlerinde üzgün bir ifade vardı. Neden öyle olduğunu sorgulayamadım Taehyung çünkü çok yorgundum. Şuan bile bu mektubu yazamayacak kadar yorgunum. Bu mektubu Cho'ya yazdırıyorum.

Ona, yazdığım mektupları anlattım. Eğer ölürsem mektupları sana o verecek. Bu sözü tartışarak yazdırdım çünkü o öleceğime inanmıyor. İleride öldüğümde annemin yanına gitmek istiyorum Taehyung. Orada huzurlu bir şekilde yatabilirim.

Seni seviyorum Taehyung. Sona yaklaşıyorum ve sözümü de tutuyorum. Seni ölene kadar seveceğim sözü.

                                Sevgiler, Park Jimin.

Letters ➳ VminWhere stories live. Discover now