0.8

1.3K 157 86
                                    

Hayaller ve hayallerin uğruna verilecek tüm fedakarlıklar. İşte bunların sonucunda buradaydım. Stajyer olduğum zaman çektiğim zorluklar gözümün önüne geldiğinde yüzümde buruk bir tebessüm oluşuyordu. On dört yaşında ailemden uzak kalacağımı öğrendiğimde akan yaşlarım şimdi hayallerimin denizi olmuştu.

Rosé olmak istemiştim ve olmuştum.

Bu yaşıma kadar önemsediğim tek şey kariyerim olmuştu. Başaracak mıyım sorusu beynimi işgal ederken başka duyguların esiri altına hiç sokmamıştım kendimi. Ama son zamanlarda aklımı meşgul eden o kişi yüzünden kafa karışıklığı yaşıyordum.

Ona bir kere evet dersem devamı gelecekti. Son bulmayacaktı. Bunun farkında ve bilincinde olduğum halde neden daha da ileri gitmek istiyordum?

Nasıl sıkı bir şirkette olduğumu biliyordum. Kuralları, emirleri ve yasakları olan bu şirketteyken duygularımı tutmaktan vazgeçersem canım yanmaz mıydı? Onun da. Canımız yanmaz mıydı?

Peki her şeye rağmen hala bir adım ilerlemeyi göze alıyor muydum?

Düşünmek istemedim o an. Aklıma, mantıklı düşünen tarafıma reset çekmek istedim. Sadece canım istediği için hareket etmek istedim. Eğer bunun bedelini ödeyeceksem de kendi istediğim için olacaktı.

"Eminsin değil mi?"

Yanı başımda duran grup arkadaşlarıma gözlerimi çevirdim. Onlara grup arkadaşı demek haksızlık gibi geliyordu. Çünkü her daim yan yana olduğum bu insanlar, bu üç kız benim ikinci ailemdi.

Başımı kendimden emin bir şekilde salladım ve gülümsedim.

Jennie'nin gözleri tedirgin bir şekilde üzerimde gezerken elimin üzerinde elini hissettim. "Biliyorsun Chaeyoung henüz sevgili yasağımız kalkmadı bunun için çok fazla dikkatli olman gerekiyor."

Başımı salladım kendimden emin bir şekilde. Tedirgin tarafım bu yüzden de baskılıyordu beni. Eğer yakalanırsam şapkalının ufak cezalar vererek öylece bırakacağını sanmıyordum. Bana zaten garezi varken bu tehlikeyi göze alıyor muydum?

"Merak etmeyin, çok dikkatli olacağım. Sevgili yasağı varken de onunla bir ilişkiye girmeyeceğim, bu kadar ileriye gidemem. Sadece ufak bir görüşme olacak. Söz veriyorum."

Kurduğum cümle onları rahatlatmış gibi yüzlerinde bir tebessüm oluştu. Jisoo unni ileriye çıkarak saçlarıma dudaklarını bastırdı. "Sana güveniyorum minik sincap." Bu beni gülümsetirken Lalisa huysuzca Jisoo unni'yi üzerimden itti ve kollarını bana sardı. "Güveniyoruz Chaeng. Hepimiz."

Gülümseyerek onlara karşılık verdiğimde hayatımda oldukları için içimden bir kere daha şükretmiştim.


Neredeyse gözlerim haricinde yüzümün her yerini kapatmışken vücudumda anlaşılmasın diye üzerime büyükçe bir kaban giymiştim. İçinde kaybolsamda dışarıdan komik göründüğümü farkındaydım.

Attığı adresin önünde durduğumda yavaşça başımı kaldırdım. Bizimkine kıyasla üye sayıları daha fazla olduğu için yurtları daha büyüktü. Kabanımın cebinden çıkarttığım elim ona haber vermek için telefona gidecekken başka bir el tarafından çekilmişti.

Ne olduğunu anlamadan bedenimi başka biri tarafından sürüklendiğini dakikalar sonra ancak fark edebilmiştim. Kapıdan içeriye girdiğimiz gibi bana dönen bedenin tıpkı benim gibi gözleri dışında hiçbir yeri gözükmüyordu. Maskemin altından bu halimize gülümsemiştim.

Kendini es geçerek bana odaklandı ve önce başımda ki şapkadan daha sonra ise gözüme kadar çektiğim maskeden kurtuldu. Bakışları yüzümden aşağıya kaydığında boğuk çıkan kahkahasını duymuştum.

still with you Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang