2.1

860 144 108
                                    

Hep beraber kızlarla pratik odasından çıktığımızda yorgunluktan beter haldeydik. Comeback yapmamıza son üç gün kalmıştı. Hepimiz fazlasıyla heyecanlı ve gergindik. Çok uzun süre sonra tekrar sahneye çıkacaktık. Blinkler ile bir arada olmayı öylesine özlemiştik ki.

Uzun süre ara vermeyi hiç birimiz istememişti ama şirkette bize asla söz hakkı düşmüyordu. Her zaman olduğu gibi başkan ne derse o oluyordu. Yine de bundan rahatsız olduğumuzu çok belli etmiyorduk. Ortada yedi yıllık bir sözleşme vardı ve bu sözleşme yenilenene kadar verilen emirlere boyun eğip, sessiz kalmak daha iyi olacaktı.

Asansöre bindiğimizde Jennie büyük kabinin içinde en köşeye çekilerek suratını buruşturdu. "Kendimden iğreniyorum şu anda. Sakın bana yaklaşmayın." dediğinde Lalisa da onu taklit ederek diğer köşeye geçti. "Bende aynı şekilde," diye mırıldanıp üzerine yapışan tişörtü bedeninden geri çekmeye çalıştı. "Hakkımda böyle şeyler düşünmenizi istemem."

Lalisa'nın dediği şeye gülerek Jisoo unnie ile önce birbirimize daha sonra aramızda ki iki adımlık mesafeye baktık. "Gayet yeterli." dediğinde başımla onu onayladım.

"Burnunuzu tıkarsanız kimse kimsenin kokusunu duymamış olur." dediğimde sonlara doğru burnumu kapattığım için sesim boğuk çıkmıştı. "Ayrıca bu her zaman başımıza gelen bir şey ve siz ikiniz her seferinde aynı tepkiye bürünüyorsunuz." Jisoo unnie'nin konuşmasıyla Jennie ve Lalisa huysuzca homurdanmıştı.

Gülerek başımı iki yana salladım. Saatlerce pratik yaptığımız için haliyle terden su olmuştuk. Üzerimizde kuru yer kalmamıştı ve hal böyle olunca doğal olarak ter kokusu etrafa yayılıyordu. Ve şu anda dar bir alanda olduğumuz için bununla birbirimizi rahatsız etmek en son isteyeceğimiz şeydi.

Sonunda indiğimizde hepimiz koşar adımlarla bizim için ayrılmış soyunma kabinlerine girerek duşun altına geçtik. On beş dakikalık hızlı bir duşun ardından kabinimde ki dolabımdan yedek kıyafetlerimden üzerime geçirip oradan çıktım. Kapının önünde bir süre beklesem de kızlardan hiçbiri çıkmayınca şirkette ki odamıza doğru ilerlemeye başladım.

Odaya girdiğim gibi yorgun bedenimi koltuğa gelişigüzel atarak bacaklarımı koltuğun tepesine uzatmıştım. Koltukta yatarken en rahat olduğum pozisyon buydu. Gözlerimi kapatıp dinlenmeye çalıştım. Üç gün sonra daha yoğun olacaktık ve belki de benim nefes almaya bile fırsatım olmayacaktı. Jungkook'la konuşmaya da.

Aklıma gelen kişiyle gözlerimi araladığım da dudaklarım ister istemez büzüşmüştü. Onunla son görüşmemizin üzerinden neredeyse üç hafta geçmişti, her gün mutlaka mesajlaşıyorduk çoğu zaman görüntülü de konuşuyorduk ama bu nasıl yetebilirdi ki? Onu çok özlemiştim.

Şirket bize hala hiçbir bilgi vermemişti solo hakkında ve Jennie de, bende elimiz kolumuz bağlı öylece bekliyorduk. En azından bizi bilgilendirselerdi ve bizde ona göre kendimizi hazırlasaydık ne olurdu sanki.

Sıkıntı dolu bir nefes verip koltukta doğruldum ve cebimden telefonumu çıkardım. Mesaj kısmına girdiğimde Jungkook aktif gözükmüyordu. O da yoğundu tabiki, benim kadar hatta benden daha fazla çalışıyordu. Yine daha sonra görüp cevap verir diye düşünerek mesaj attım.

rosé:
seni çok özledim.

(17:54 ✓)

Tek tik işaretinden aktif olmadığını görünce dudaklarımı büzdüm ve anlık bir selca çekerek ikimizin ortak instagram hesabında paylaştım. Birkaç dakika sonra da Jennie içeriye girip yurda gideceğimizi ve hazırlanmam gerektiğini söylemişti.

Umarım yurda gittiğimde mesajımı görmüş olurdu.

Umarım yurda gittiğimde mesajımı görmüş olurdu

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.
still with you Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora