(28)

910 172 134
                                    

Dün herkes isteyince buna yazdım da bir şeyi yeni fark ettim. Bu kitabın oyları neden bu kadar düşük:(( en fazla oy alan bölüm 33 oy almış. Ilk bölümün okunması 400 lerde ve oy sayısı 32 falan

Lütfen oy vermeden geçmeyin

__________________

Büyük pencereden içeri sızan güneşin Jisung'un sarı saçlarını daha parlak yaparkenki görüntüsü Minho'nun güne başlama şekliydi. Ranzadan kurtulup tekli yataklara geçtikleri günden bu yana her sabah gördüğü ilk şeyin bu olması onu mutlu ediyordu, güç veriyordu. Hiçbir zaman muhteşemliğini yitirmeyen bir manzaraydı bu.

Yatağında gerinip olduğu yerde doğruldu. Üzerinde diz kapaklarına gelen bir şort ve düz beyaz tişörtü varken pek mükemmel görünmüyor olabilirdi. Yeni uyandığı için saçı başı da birbirine girmişti zaten ama bu da Jisung'un en sevdiği manzaraydı.

Yerinden kalkıp Jisung'un yatağına geçti. Kenarına oturup saati kontrol etti ve kardeşinin omzuna elini yerleştirdi. "Jisung. Hadi uyan, yemeğe inmeliyiz"

Sarıldığı yastığına yüzünü gömüp mırıltılar eşliğinde arkasını döndü Jisung. Uykuculuğuna gülerken omzuna koyduğu elini birden karnına atıp sıkınca huylanarak yerinde sıçradı Jisung. Gözlerini bile açamadan "Bırak uyuyayım" diye yalvardı abisine.

"Ben dönene kadar zamanın var"

Yataktan kalkıp odadan dışarı çıktı. Karşıdaki banyoya girip günlük işlerini hallettikten sonra aynadaki görüntüsüne çeki düzen verdi biraz. Gözleri kendi vücuduna kaydı. Birkaç hafta önce açılan yaranın kapandığını görünce sevinmişti ama tişörtünün altındaki beyaz teni acı dolu anılara tanıklık etmiş onlarca yara iziyle doluydu.

Gözlerini yumup iki eliyle ovaladı. Bir süre elleri gözünde bekleyip o anı unutmaya çalıştı.

3 yıl önce ranzadan kurtuldukları gün pek çok açıdan güzel ve pek çok açıdan da kötü bir gündü. Jisung'un olanlardan haberi yoktu tabiki, evde değildi o an. Babası Minho'yu sırf onunla uyurken yakaladığı için kemerle döverken dışarıda arkadaşlarıyla birlikteydi. Minho'nun aklına geldikçe tüylerini ürperten olay onun anılarında hiç olmamıştı. Ama Minho'da mevcutlardı ve rüyalarına giriyordu. Han Bey'in o ana kadar Minho'ya yaptığı en acımasızca şey olmuştu. Sadece bir dayak ile kalmamıştı. Minho'ya şişko ve çirkin göründüğünü herkesin önünde söyleyerek tabağındaki şeylerin yarısına dokunmasına izin vermemişti 3 ay boyunca. Zenginlik içinde yaşıyor olmasına rağmen açlığa terk edilmişti. Aşırı derecede zayıflamıştı. Eğitimleri için Minho'yu kontrol eden Kangdae çocuğun formdan düşeceğini ileri sürüp araya girmeseydi Han Bey onu öldürmeye bile razıydı.

Şimdi ne kilolu ne de zayıf görünen aksine oldukça kaslı ve iri duran bedenine parmaklarının arasından baktı. Bu bedene başkasının ne yaptığı önemli değildi Minho için. Ucunda Jisung'un hayatta kalması varsa her türlü işkenceye hazırdı o, Jisung için her şeyi yapabilirdi.

Dün gece öldürdüğü kadın aklına gelince elini yüzünden çekti. Kanla kaplı yüzünü ve çırpınışlarını düşünmemeye çalışıp musluğu açtı ve yüzüne su çarptı biraz. Islak tenini kurulayıp tekrar odasına döndü.

Jisung'un hala yataktan çıkmadığını ama baygın gözlerle boşluğa baktığını görünce kapıyı kapattı ardında. Sessiz adımlarla yatağına yaklaşıp yanına oturdu. Minho'nun geldiğini fark edince oturduğu yerde kalktı Jisung. Beyaz ve ince pikesi yatağın içinde birbirine girmişti ve bacaklarının bir kısmını kapatıyordu.

Kendisine bakmayan abisine boş gözlerle bakarken birden ona döndü Minho. Kollarını Jisung'un omzuna sardı.

"Doğum günün kutlu olsun"

Past // MinSung (DG) Where stories live. Discover now