(31)

943 146 76
                                    

Arabadaydı Minho ve Jisung. Arka koltukta oturuyor ve el ele tutuşurken boşluğa bakıyorlardı. Ikisinin de ağlamaktan gözleri ve burnu kızarmıștı ama ikisi de diğerinin bu şekilde çok tatlı olduğunu düşünüyordu.

Jisung'un elini okşarken derin bir nefes aldı Minho. Başını çevirip Jisung'a baktı ve aynı anda kendisine dönen sevgilisinin sarı saçlarını kenara çekti. Jisung saniyesinde gülümserken kendisine çekip yanağını öptü.

"Șu an öyle mutluyum ki..." Minho'nun boynuna sokulurken söyledi Jisung. Sevgilisinin kokusunu aldığı gibi tekrar ağlamaya başladı.

Fazlasıyla korkmuştu. Dün Minho'yu kaybetmiş ve bugün geri kazanmıştı. Onun ölümünü kabullenmemiști bir türlü ama tanrıya şükürler olsun ki o iyiydi, Jisung'un yanındaydı ve hala yaşıyordu. Yarışmayı kaybetmiş olmasına rağmen zerre üzüntü duymuyordu Jisung. Umrunda olan tek şey Minho'ydu şu anda.

Kolunu Jisung'un omzuna dolayıp kendisine çekerken "Ben iyiyim" dedi Minho. Saçlarının arasına bir öpücük kondurdu "Bak, hala yaşıyorum"

"Yaşıyorsun" geri çekilip Minho'nun yüzüne kızaran gözleriyle baktı. Yaşayıp yaşamadığını kontrol etmek istercesine Minho'nun yanağını kavradığında hissettiği sıcaklık daha çok ağlamak istedi. Sıkıca boynuna sarılıp "Çok korktum" diye fısıldadı "Sen kaybedeceğim diye çok korktum"

Jisung'u sıkıca kavrayıp saçlarını okşadı "Ağlama Jisung. Hala yaşıyorum ve buradayım. Artık bunun için üzülmene gerek yok"

Jisung başını sallarken bir süre daha göğsünde ağlamasına izin verdi. Eve yaklaşıyorlardı ama ikisinin de uykusu gelmişti. Ruhsal açıdan ikisi için de çok yorucu bir gün olmuştu.

Eve ulaştıkları gibi hizmetler etraflarını sardı. Herkes Minho için gözyaşı döküp ona sarılırken hissettiği sevgi yüzünden Minho da ağlamıştı biraz. Han Bey bu evi ona zehir ediyordu ama evdeki geriye kalan herkes ile iyi anlaşıyordu Minho. Bayan Han bile gelip boynuna atlamış ve dakikalarca ağlamıştı. Minho eve gelmeden önce de ağlıyordu üstelik.

Han Bey bir ilk yapmıştı. Minho'yu odasına çağırıp beklemek yerine aşağıya indi. Yüzündeki parlak gülümseme ile herkese sarılan Minho'yu izledi ve ona imrendi. Kendi evinde sevilmediğini hissetti.

Doğruydu da zaten. Minho'ya berbat şeyler yapmıştı ve bu yüzden evdeki kimse onu sevmiyordu. Bayan Han bile kendi eşinden korkmaya başlamıştı. Son zamanlarda daha iyi gibiydi gerçi.

Bayan Han büyük bir coşkuyla yemeğin hazır olduğunu söyleyip çocukları odalarına yollarken merdivene yönelen ikili Han Bey'i görünce donup kaldılar. Jisung Minho'ya çekingen bir bakış atıp önden ilerledi. Ona gülümseyen babasına sarıldı "Tebrik ederim"

"Ne için? Yarışı kazanamadım bile"

"Sorun değil"

Jisung'un saçlarını karıştırdı Han Bey. Usulca yanına gelen Minho'ya döndü sonra.

Belki de hayatında ilk defa Minho'ya kollarını açtı ve sarılmak istedi.

Şaşkınlıkla Han Bey'e bakarken Jisung'un ittirmesi ile kollarının arasına girdi Minho. Bilinçsizce sarılıp Han Bey'in "Teşekkür ederim" deyişini dinledi.

Han Bey ona teşekkür ediyordu. Bir tür rüya mıydı?

Geri çekilirken "Ne teşekkürü?" dedi. Boynunu kaşıdı "Sonuçta benim görevim Jisung'u korumak"

"Șu ana kadar yaptığın her şey için teşekkür ediyorum zaten"

Başını eğerken "Yukarı çıkın da üstünüzü değişin" dedi.

Hızlıca merdivenlerden çıktılar. Minho hala şoktaydı ki Jisung arkasını dönüp gizlice babasına baktı.

"O ağlıyor mu...?"

Babasının hıçkırığını işitmesinin hemen ardından annesi gelip eşine sarıldı. Gülümseyerek önüne döndü Jisung. O da kendi sevgilisine sarıldı.

Bu konuda herhangi bir şey söylememişti ama anlamıştı Jisung. Babası onlara izin verecekti, istedikleri gibi davranabileceklerdi birbirlerine. Çıkmalarına da izin vermişti zaten, değil mi?

Odalarına girdikleri gibi arkalarından kapıyı kapattı Jisung. Arkasını dönüp ona bakan Minho'nun dudaklarına yapıştı.

Bunu bekliyormuş gibi hemen karşılık verdi Minho da. Boynuna sarılan sevgilisinin beline kollarını sarıp kendisine çekti. Islak öpücüklerle ayrılıp birbirlerine güldüler ve devam ettiler. Ikisi de gülümsemek istiyordu çünkü çok mutlulardı. Sanki yaşadıkları her şey bu ana ulaşabilmek içindi.

Jisung Minho'nun kim olduğunu biliyor ama ondan korkmuyordu.

Han Bey Minho'ya daha fazla engel olmayacaktı.

Çıkıyorlardı.

Özgürlerdi.

Artık hiçbir engelleri yoktu.

Birbirlerinin narin dudaklarına bıraktıkları duygusal öpücükleri engelleyebilecek tek şey yemek için yalvaran karınlarıydı...

__________________

Belki de birbirlerini yemekleri gerekiyordu falan dmsmdmsd

Allah im son bir bölüm ve bundan da kurtulacam ama smut olduğu için yazasım gelmiyor...

Past // MinSung (DG) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin