Kulak Misafiri

485 207 317
                                    

Dört yanı kara hortlaklarla kaplı olsa da insan üzerinde bir çatı olunca huzurla uyuyor, diye düşünmüştü yataktan atlarken. Gray'in hala uyuduğunu görünce kendi kendine 'kabussuz bir gece iyiye işaret olmalı.' diye mıraldandı. Sonra omzundan hafifçe sarsarak uyandırdı adamı.

Adam gözlerini açtığında "Günaydın Lordum." dedi neşeli bir sesle.

Kahvaltı yapmaya gerek görmediler. Gray handan bir parça ekmek, biraz meyve alıp çantasına koymuştu. Sonra zaman kaybetmeden atlarına atladılar. Odalarından çıktıkları andan bu yana dört çift yabancı göz üzerlerinde gezinmişti. Ne Renya umursadı bu gözleri ne de Gray. Onlar için dün gecenin tekrarından ibaretti bu bakışlar.

Renya bir avcının kızıydı. Çok küçük yaşlarda babasından öğrenmişti iz sürmeyi. Gray ne aradıklarını asla söylemese de Renya, bir kadının peşinde olduklarını biliyordu.

Ormanın içinde yaklaşık üç saat boyunca birbirinden tamamen bağımsız beş izin peşine düşmüştü Renya. Hava açıktı, yakın zamanda yağmur yağmamış, sert rüzgarlar esmemişti. Bu sebeple izler netti.

İzlerden sonuncusu parıltılı göllerden birinin kenarında bitince Gray sonunda aradığını bulacağını düşünmüştü. Ancak izlerin bir devamı yoktu.

Gray atından indi. Göl kenarına yürüyüp elini tertemiz suya değdirdi. Daha önce 'kalbin'e hiç bu kadar yaklaşamamıştı. İstemsizce gülümsedi. Onu çok yakında bulacak ve canı pahasına koruyacaktı.

Renya sırtını ağaca yaslayıp bir süre Gray'i izledi. Genç adamın yüzündeki gülümseme içini ısıtmıştı. Böyle güldüğü anlar nadirdi. Genç kadın belki de bu yüzden temkini elden bırakmıştı. Yavaş adımlarla genç adamın yanına yaklaştı. Dizlerini kıvırıp dostunun yanına oturdu. Pür dikkat genç adamı izledi. Dudaklarındaki yabancı kıvrım, hüzünlü yüzüne yakışmıştı. Bu yüzden Renya dikkatli adımlarla onlara yaklaşan dört iblis avcısını fark edememişti.

Kılıcını yere sapladı, dört adamdan en irisiydi ve muhtemelen onları kumanda edendi.

Sesi duyan Renya gözlerini dostundan ayırıp geriye doğru baktı. Gray'in gülümsemesi aklını o kadar karıştırmıştı ki başını geriye doğru çevirirken bile yüzünde huzurlu bir gülümseme vardı. Ancak gözleri kara kapüşonlularla kesişince yüzündeki gülümseme soldu.

Eli kılıcına giderken sakin olmayı tembihledi kendine. Renya'nın hareketlenmesi ile Gray de gözlerini sudan ayırıp genç kadının baktığı yöne doğru döndü.

Renya'ya göre seçenekler her zaman iki ile sınırlıydı. Savaş ya da kaç... Gray ise her zaman üçüncü seçeneği tercih ederdi. Rol yap, bir tehdit olma...

"Buyrun beyler." dedi genç adam sahte bir gülümseme ile.

Kılıcı yere saplı olan adam tiksinti ile baktı Gray'in suratına, sonra onu görmezden gelerek genç kadına çevirdi bakışlarını.

"Leydim" dedi alayla "Yanınızdaki iblis tohumu kim bilir hangi şeytan oyunları ile aklınızı karıştırdı da peşinden buralara kadar geldiniz."

İğrenerek gülümsedi Renya. Gray'in taktiği bu defa işe yarayacak gibi görünmüyordu. Kılıcını kavradı.

"Dostum Ventus dün gece aranızda geçen konuşmaya tesadüfen kulak misafiri olmuş." dedi göz ucu ile arkasındaki adamı işaret ederek. "Sizin kadar güzel bir kadını bu iblisin eline bırakamayız. Ama tasalanmayın. Bu konu yalnızca beşimizin arasında kalacak. Değil mi arkadaşlar?" dedi alayla.

Kara kapüşonlu üç adam hep bir ağızdan "evet" dedi iğrenç kahkahalar ile karışık.

"Tabii önce o iblisten kurtulmamız gerek." dedi kaşlarını çatarak gözleri ile Gray'i işaret etmişti.

ZERO: Buz ve Su sıfırda buluşur.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin