Babası, Gray ve Euria ile arasındaki mesafe her adımda artıyordu. Aralarına bilinçli olarak koyulmuş bu mesafe dört adıma ulaştığında Reny fısıldarcasına konuşmaya başladı.
"Anlatacakların var. Dinliyorum." dedi."Konseye varmadan evvel bilmen gerekenler var. Bu bina tahmin ettiğin gibi saray olarak anılabilir. Ama biz ona 'ejder yuvası' derdik. Buraya hangi sıfatla girdiğini unutma. Sen, Ejderha Prensesisin. Buraya bir talep dinlemek üzere çağırıldın. Ama bu topraklar aslında senin vatanın. Bu yüzden anneni gördüğünde heyecanlanıp da kim olduğunu unutmanı istemiyorum."
"Kim olduğumu biliyorum." demekle yetindi Renya.
"Biz ejderhalar da tıpkı insanlar gibi kral veya kraliçelerce yönetilirdik. Ama feyler bizden farklıdır. Onlarda kral veya kraliçe yoktur. Temsilci vardır. Bir temsilci belirlenir ve halkı adına konuşur. Sen bir temsilci değilsin. Fikir alışverişi yapabilirsin ama senin sözlerin kadimdir, kuraldır."
Agust'un ciddiyet yüklü sesi Renya'dan gergin hisler yaratıyordu. Bir piyesin içerisinde kendine verilen rolü uyguluyor gibiydi. Yaşadığı kaygı ve gerilim hissini bir kahkaha ile gölgeledi.
"Mantık ve ciddiyet sana yakışmıyor benim aptal ejderham." diyerek konudan uzaklaşmak istemişti.
"Sözümü kesme." dedi ejderha muzip bir sesle "Tekrar ediyorum. Sen bir temsilci değilsin. Unutma. Kazandığın ünvan doğumla elde edilir. Sen yaşadıkça senden başkası bu ünvana sahip olamaz. Bunu bilerek konuş, bunu bilerek tavır takın ki akılları karışmasın, sana layık olduğundan daha farklı bir tutum sergileyemesinler."
"Sözünü yeniden kesiyorum ama bu ünvanı doğumla kazanmadım. Bu ünvanı nasıl kazandım anlayabilmiş değilim." dedi Renya, hissettiği gerilim sesine yansımıştı.
"Ünvanı doğumla kazanan benim. Sen de benim vekilimsin. Eğer anlamak senin için zorsa bu şekilde düşün. Ama bu düşünceni yansıtma. Sen bir vekilden çok daha fazlasısın." diyerek sözlerini tamamladı ejderha.
"Ben saraylarda büyümedim. Kendimi bir prenses veya kraliçe gibi hissetmiyorum. Olaylar ne zaman nasıl buraya geldi, bilmiyorum. En başta yalnızca büyülü bir kılıcım olduğunu sanıyordum. Küçükken dünyayı kurtaran efsanevi bir kahraman olacağımı düşünür hayaller kurardım. Şimdi ise kendimi halksız bir vatanın kraliçesi olarak buldum. Sen ise benden olmadığım bir şey gibi davranmamı istiyorsun." dedi Renya. Artık korkusunu gizleyemiyordu. İtiraf etti. "Korkuyorum."
Ejder yuvası birkaç adım ötesindeydi. Yaptığı konuşmadan haberdar ailesi, onu kapının önünde bekliyordu. Kadim ağacın bir parçası gibi duran heybetli kapıya baktı.
Kapının üzerinde altından oymalar ile yazılı isme baktı. İsim yüreğini acıtmıştı. KONSEY BİNASI.
Kapının en üstünden altına değin uzanan silinmeye yüz tutmuş, yakılarak yazılmış gibi görünen ismi tam anlamı ile görebilmek için iki adım geriledi. Her hecenin bir harf ile belirtildiği antik dilde yazılmıştı. Bukra dilinde, beş hece, EJDER YUVASI...
"Silmediklerine şükretmeli belki de" dedi Agust, gizli bir hüzünle.
"Belki de..." dedi Renya, korkusu bu defa hüzne saklanmıştı.
Büyük kapı açılıp da adım adım merdivenlere ilerlerken Janos, gençlere binayı, tarihini ve uymaları gereken kuralları anlatıyordu. Renya babasını duymuyordu. Kalbi de kulağı da Ejderhadaydı.
"Korkuyorum,dedin. Ağzına yakışmayan bu kelimeyi ikinci defa söylüyorsun. Korkma." dedi Agust. Verilen emri kabul etmişcesine başını salladı genç kadın. O çok az şeyden korkardı. Yüreğini böylesine bir korkuyla çarptıran hiç bir şey olmamıştı daha önce. Sağ elini kılıcının üzerine, sol elini ise kalbine koydu. Göğsü bir yuva, kalbi ise o yuvada yaşayan hırçın bir kuştu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERO: Buz ve Su sıfırda buluşur.
FantasyBir varmış bir yokmuş zamanın birinde âdemoğulları, havva kızları, devler, cüceler, periler bir arada huzur içerisinde yaşarlarmış. Birbirlerinden korkmaz ve gizlenmezlermiş. Lakin bu huzur dolu günler bir gün geride kalmış. Çünkü âdemoğullarından...