En fazla on beş on altı yaşlarında gösteriyordu. Başında kocaman bir şapka, üzerinde ise hiç bir şekilde vücuduna oturmamış bol bir gömlek vardı. Cılız bacaklarını ortaya çıkaran dar bir pantolon giymişti.
Gray mavi gözlü oğlanı dikkatle izlemeye başladı. Oğlan bakışlarını Gray ve Renya'dan ayırmadan yanlarına yaklaştı. Sonra sanki onlarla hiç ilgilenmiyormuş gibi davranarak kaçırdı gözlerini ve iki masa ilerideki boş sandalyeye kuruldu.
Renya çocuğu hiç farketmedi. Ancak Gray'in donmuş ifadesi dikkatini çekti.
"Bir şey mi oldu?" dedi Gray'in baktığı yöne dönmek için hareketlenirken.
"Yok bir şey." dedi Gray ve Renya'nın arkasını dönmesine engel olmak için kızın elini tuttu. "Sen bir şey anlatıyordun."
"Bir şey anlatmıyordum. Bir şey soruyordum. Yer değiştirmemiz gerek. Eminim dikkat çekmeye başlamışızdır. Dört gecedir buradayız." dedi kadın kaygılı bir sesle.
"Bunu şu an konuşmak istemiyorum. Şu an yalnızca eğleniyoruz." dedi Gray önündeki bira bardağını dudaklarına götürüp içti. Renya'nın haklı olduğunu biliyordu.
Gray bakışları ile ara ara garip çocuğu kontrol etse de Renya'ya ve anlattıklarına odaklanmaya çalışıyordu. Genç kadın büyük bir aşkla Agust'u ona dair çılgın anılarını heyecanla anlatmaya devam ediyordu. Gray söz konusu prensin varlığını kabullenmeye çalışsa da bu ona çılgınca geliyordu. Kalbinde bir hayalet taşımak... Böyle adlandırmıştı durumu.
Keyifli sohbetlerini gürültüyle tavernaya dalan beş adam bozdu. Üzerlerinde kara kapüşonları, suratlarında anlamsız gülümsemeleri ve abartılı kahkahaları ile atmosferi tamamen degiştirmişlerdi.
Renya ve Gray'in yanından geçerken genç kadına cüretkar bakışlar atmış, Sonra hemen yanıbaşlarındaki masaya oturmuşlardı.
Gray mavi gözlü oğlanın bu adamlara tiksinti ve korku ile baktığını hissetmişti. Anlamlandırmaya çalıştığı hislerle bakışlarını çocuğa kitlemiş halini Renya bozdu.
"Neye bakıyorsun." dedi ciddiyetle. Renya da bir tehlike hissetmişti belki.
"Hemen dönüp bakma ama arkanda genç bir delikanlı var ve sanırım gözlerini senden alamıyor." dedi alayla
"Değerlendirmeye değer mi?" dedi kadın kahkaha atarak. Tabii ki şaka yapıyordu.
"Yeniyetme bir çocuk sadece." diyerek geçiştirdi onu Gray. Emin olamasa da çocuğun Renya'ya ilgi gösterdiğini düşünmüştü.
Yanlarındaki masada gürültülü bir sohbet başlamıştı. İki yoldaş istemsizce kulak kabartmış onları dinliyorlardı.
"Demek dördü de ölmüş ha?" dedi adamlardan biri.
"Ölmek var ölmek var. Ivory buz kesmiş. Ventus'un yüzü paramparcaymış." diyerek söze girdi diğeri.
"Ventus mu? Bu ismi duymuştuk. Doğru ya onu biz kesmiştik." diyerek kahkaha attı Agust.
Renya'nın ifadesi ciddileşmişti. Adamların başka detaylar bilip bilmediğini öğrenmek istiyordu. Adamları Gray oradan ayrıldıktan ne kadar zaman sonra bulmuşlardı? Olayı gören kimse var mıydı? Renya'nın yaralı bedeni onları ele verecek miydi?
"Korkmana gerek yok yaran en kötü ihtimalle bir aylık gibi görünüyor" dedi Agust.
"En az beş kişi ile çarpışmış olmalılar. Bilirsiniz Ivory sağlam adamdı." dedi bir diğer adam.
"Söylemiştim korkacak bir şey yok. Bu hergeleler senden şüphelenmeyecek kadar aptal."
Renya kalbinde duyduğu sesle istemsiz bir kahkaha attı. Kara kapüşonlular bunu kendilerine bir selam olarak algılayacak kadar aptaldı. Başları ile Renya'yı selamlayıp bardaklarını ona doğru kaldırdılar. Renya da samimiyetsiz bir gülümseme ile onlara eşlik etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZERO: Buz ve Su sıfırda buluşur.
FantasyBir varmış bir yokmuş zamanın birinde âdemoğulları, havva kızları, devler, cüceler, periler bir arada huzur içerisinde yaşarlarmış. Birbirlerinden korkmaz ve gizlenmezlermiş. Lakin bu huzur dolu günler bir gün geride kalmış. Çünkü âdemoğullarından...