Değirmenci ve Su perisi

407 184 263
                                    

Adam yedi aydır süren yolculuğundan eve boş elle dönmenin hüznünü ile Gaya'nın sakin ormanına daldı. Biraz olsun tadabilmek istemişti huzuru.

Kılıcını düzeltip parıltılarla bezeli göllerden birinin kıyısındaki taşa oturdu. Gözlerini eşsiz mavilikteki ağaçlarda ve yerdeki sarı zambaklarda gezdirdi bir süre.

Eli boş dönecek olsa da eve yaklaşmış olmanın heyecanını yaşıyordu istemsizce.

Tam yedi aydır karısı Viona ve kız kardeşi Nora'yı görmemişti.

Kız kardeşi aklına gelince, yüzünü hüzün kapladı. Ülkenin en güzeli değildi elbet. Ama genç yaşına rağmen onlarca talibi olmuştu. Biricik kardeşinin gönlü kimseye ısınmadıkça onu evlendirme düşüncesi geçmemişti aklından.

Einar Kral'ın saygın askerlerindendi. Sayısız savaşta kendi birliğini komuta etmişti. Kral'a sadakati herkesçe bilinirdi. Ancak yaşlı Kral vadesi dolup da canını teslim ettiğinde Einar için işler karmaşıklaşmaya başladı.

Yeni kral merhamet ve adalete babasının aksine pek de kıymet vermiyordu. Yanına topladığı beş adama 'Kral Elçileri' ismini vermişti. Kendilerine Elçiler diyen bu adamlar istedikleri her şeyi yapabileceklerini sanıyorlardı.

Bu beş elçiden biri olan Tenebris bir büyücüydü. Büyü gücünün ne olduğu tam olarak bilinmese de Karanlık büyülerden olduğu söylenirdi.

Einar için tüm karmaşa Nora'nın ona öğle yemeği getirmek için yanına uğradığı gün başladı. Güzeller güzeli kardeşi, saçlarını sağ omzunda bir örgü ile toplamıştı.

Yanından geçtiği her erkek kilitlenmiş gözlerle onu izliyordu. Başını yerden ayırmadan ağabeyine yemeği verip evine geri dönmüştü genç kadın, büyülenmiş gözlerle onu izleyen Tenebris'ten bihaber.

Tenebris defalarca kez talip olsa da ne Einar'dan ne de Nora'dan onay alabildi. Başta nazik olan talepleri zamanla önce ısrar sonra tehdide dönüşmüştü.

Einar kız kardeşini ve ailesini korumak adına birlikten ayrılıp küçük bir çiftliğe yerleşmişti. Ancak Tenebris'ten kurtulmayı başaramamıştı. Kara büyücünün istediğini elde edememiş olması öfkeye, öfke ise intikam hırsına dönüştü.

Tenebris'in ellerinden çıkma bir lanet ile Nora yavaş yavaş zayıflamaya başladı. Beyaz tenine yakışan al yanakları soldu. Gözlerindeki ışık kayboldu. Einar'ın biricik kardeşi gözleri önünde eriyip giderken o hiçbir şey yapamıyor olmanın acısını yaşıyordu.

Ve bir sabah Einar kardeşini eşine emanet edip yollara düştü. Gezmedik şehir sormadık şifacı bırakmadı diyarda. Yine de kardeşine bir deva bulamamıştı.

Gözleri dolan adam kendine yakıştıramamış olacak ki elleri ile yüzünü kapattı. Sonra ayağa kalkıp elini tertemiz gölün parıltılı suyuna daldırıp yüzünü yıkadı.

Başını kaldırdığındaysa onu gördü. Mavi saçları göğüslerine kadar uzanıyordu. Üzerinde bembeyaz bir elbise vardı. Başında ise yosunlardan bir taç... Islanmış elbisesi içerisinde bir can taşıdığı şişkin karnını belirginleştirmişti.

Su perisi tebessüm ile baktı genç adama sonra su üzerinde attığı bir kaç adımla yanına yaklaştı.

Adam gözlerini bu güzeller güzeli peri kızından ayıramadı bir süre.

"Derdin ne ademoğlu? Kim için, ne için göz yaşı döküyorsun?" dedi. Keyifli bir ezgi gibiydi sesi.

Gördüğü güzelliğin şokunu atlatınca bir deva bulmak amacı ile başından geçenleri anlattı Einar.

Peri gülümsedi.

"Siz ademoğullarının dertleri, hastalıkları bizlerden deva bulur. Sen de kardeşin de temiz kalpli insanlarmışsınız ki tanrılar yolunu buraya düşürdü." dedi.

"Kardeşinin yanına huzurla dön şimdi. Çünkü o şifa buldu." diyerek devam etti sözlerine.

Sonra uzanıp genç adamın elini tuttu "Ama unutma yeryüzünde hiçbir şey karşılıksız değildir. Bu devaya karşılık, hanende doğan ilk canı buraya yanıma getirmen gerek." dedi.

Çiftliklerinde; İki at, yedi koyun ve bir köpek vardı. Atlar ve koyunlar için mevsim uygun değildi.

'Bu vakitte olsa olsa köpek yavrular, onun yavrusunu da pek tabii ki bu iyi kalpli periye getirebilirim." diye düşündü.

Su perisine teşekkür edip evinin yolunu tuttu. Eve varış yolunda yüreği kıpır kıpırdı. Kardeşinin iyileşme yolculuğunda onun yanıbaşında olmak için acele ediyor, eğer bu da bir deva değilse zaman kaybetmeden yeniden yola çıkmayı planlıyordu. Perinin kardeşini bir çırpıda iyileştirebileceğini düşünmemişti genç adam. Böyle bir efsunun mümkün olduğuna da inanmak hayalden ibaret diye düşünürdü. Ta ki evinin kapısında yüzünde hayat dolu bir gülümseme ile ona bakan kardeşini görene dek.

Genç kadın yataktan henüz kalkmıştı. Yanakları şimdiden allaşmaya başlamıştı. Gözleri ışıl ışıl abisine doğru koşup boynuna sarıldı.

Adam sevgi ve şaşkınlık ile kız kardeşine sarılırken, özlem duyduğu güzel ses kulaklarına ulaştı. Karısı Viona'nın sesi...

"Tam zamanında geldin Einar." dedi kalbinin öbür yarısı.

Adam yüzünde heyecan ve hasret ile başını kaldırıp gözleri ile sesin sahibini, karısını aradı. Gözleri eşinin bedeni ile buluştuğunda ise yüzündeki gülümseme soldu.

Karısının bedeninde tanıdık bir şişkinlik vardı. Bu şişkinlik içerisinde tam dokuz aylık bir can taşıyordu.

Ve adam ondan alınan söz gereği, o canı periye vermek zorundaydı.

_____

Bu bölüm takipçim ve büyük destekçim -dengimdegilsiniz 'e ithaf edilmiştir.
_____

Kısa bir bölüm kabul ediyorum. Bu yüzden bugün bir aksilik olmazsa ikinci bir bölüm daha yayınlayacağım.

Sizce bu bölüm nasıldı?

Size neler hissettirdi?

Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın (◕દ◕)

_____

ZERO: Buz ve Su sıfırda buluşur.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin