otuz altı

95.6K 6K 2.6K
                                    

Medya: Nil 🍳

🌈

Okuldan çıkıp durakların olduğu yere yürümeye başladık. Dördümüzdük. Bugün doğum günü için ilk hazırlıklara başlamıştık. Öğlen molasında ben Kasım amcayı arayarak bilgi vermiştim, bizi bekliyordu. Yüsra şimdi süsleri almaya gidecekti, Soner ve ben de bizim eve geçecektik. İşimizi hallettikten sonra mekanda buluşacaktık. Tabii bunların hiçbirinden Ilgaz'ın haberi yoktu. O Yüsra'nın işe gideceğini, bizim evlerimize dağılacağımızı sanıyordu.

Üçünün bineceği otobüs geldiğinde Ilgaz, yerinden kımıldamayan Soner'e bakıp, "Gelsene," dedi. "Ne bekliyorsun hala orada?"

"Benim bir işim var direkt eve geçmeyeceğim o yüzden gidin siz."

Ilgaz bir bana bir Soner'e bakıp kaşlarını çattı. "Ne işin var?"

Konunun uzamaması için Yüsra, Ilgaz'ı kolundan çekiştirmişti. "Hadi otobüsü kaçıracağız."

"Tamam!"

Neyse ki bir şey anlamadan ikisi de otobüse binmişti. Otobüs hareket ederken Ilgaz bana camdan balkon konuşması yapan Kraliçe Elizabeth gibi el sallamıştı, karşılığında bende ona dil çıkarmıştım. Bu rutinimiz gibi bir şeydi, her okul çıkışı aynı şeyi yapıyorduk.

Tavrımızı gören Soner, "Çocuksunuz," diye söylendi bize.

Anında yüzümdeki gülümseme solarken göz devirdim. "Pardon, bir an senin 77 yaşında bir amca olduğunu unutmuşum."

"Yanlış bilgiyi unutmuşsun. Doğru bilgi, benim 17 yaşında olmam."

"Hiç öyle davranmıyorsun ama."

"Yaşıtlarımdan olgun davranıyor olmam beni 77 yaşında bir amca yapmaz."

"Ayy Soner! Tamam anladık en büyük sensin." Yaklaşan otobüse sevinirken durağın içinden çıkıp ileriye doğru adımladım. "Otobüs geldi."

Hiçbir şey söylemeden yanıma gelip benimle birlikte otobüse bindi. Evim yakın olduğu için 10 dakika sonra inecektik, bu yüzden ikimiz de oturmamıştık. Hızlı ve Öfkeli filmindeki araba yarışçılarına adeta meydan okur gibi otobüsü süren şoför bizi sağa sola savursa da kafamızı gözümüzü kırmadan hedefe varabilmiştik. Bindiğimiz gibi tek parça halinde otobüsten inip bizim eve doğru yürümeye başladık.

Soner elleri cebinde etrafa bakıyordu. "Evde birileri var mı?"

Onayladım. "Annem evde."

Cebindeki ellerinden biri ensesine giderken utana sıkıla, "Ayıp olmasın," dedi. "Şimdi böyle haber vermeden geldim falan ya..."

Mahcubiyetini almak adına ona güven verdim. "Sorun yok, ben söyledim ona dün akşam. O şimdiye döktürmüştür bile."

"Zahmet etmeseydi."

"Bir Nilüfer Hepileri asla misafirini yemek yemeden göndermez."

Evin kapısına vardığımızda zile bastım. Çok sürmeden içeriden annemin keyifli sesi duyulmuştu. "Geldim!" Birkaç tıkırtıdan sonra dış kapıyı açmış ve bizi karşılamıştı. Her gün evde tişört eşofman dolaşmasına alışık olduğum annem bugün öyle değildi. Altında beyaz boru paça pantolonu, üstünde dökümlü pudra rengi bluzu vardı. Kıvırcık sarı saçlarını tepeden sıkıca toplamıştı ve bu haliyle çok zarif görünüyordu. Hele yüzündeki kocaman gülümsemesi... Annem eve ilk defa bir arkadaşımı getirdiğim için fazlasıyla mutuydu. Eliyle bize içeriyi gösterip, "Hoş geldiniz çocuklar," dedi. "Durmayın öyle kapıda, geçin içeri."

GÖSTERMELİK SEVGİLİ | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin