Sevebildin Mi Beni Onu Sevdiğin Kadar?

181 17 6
                                    

Bir yasaya göre enerji asla yok olmaz,şekilden şekile,enerjiden enerjiye,renkten renge aktarılır

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bir yasaya göre enerji asla yok olmaz,şekilden şekile,enerjiden enerjiye,renkten renge aktarılır.Devinim içerisinde kendi ahengini yaratır ve evrenden silinmeyi kesin bir duruş ile reddeder.Bu yasa her ne kadar fizik alanıyla ilgiliymiş gibi görünse de benim nezlimde hiçbir zaman bu alanla sınırlı kalmadı.Bana göre kokuların,hatta renklerin de bir enerjisi var,hatta bu enerji sesin,ışığın,hareketin,sıcaklığın enerjisinden çok daha güçlü,çok daha etkili.Neden diye sorulacak olursa vereceğim cevap beni deliliğin sınırından bir adım daha ileri taşıyacaktır.

Bana göre renkler ve kokular hafızaya dokunur,anılarla örülmüş bir yeleği ruhun omuzlarına serer.Bir adaçayı kokusu size ağlamaktan helak olduğunuz bir günü,bir susam yağı kokusu ninenizin yumuşacık ellerini,bir yeşil çay kokusu okuduğunuz bir kitabın en sevdiğiniz cümlesini aklınıza getirebilir.Kokular sizinle yaşar,sizinle ölür.Kokular her ana şahitlik eden görünmez kişilerdir bana göre.Bu yüzden bir enerjidirler,kaybolmazlar,insandan insana,tenden tene,rüzgardan rüzgara aktarılırlar.

Eskimiş beyaz boyalı gardırobumun önünden otururken hafif rutubet ve naftalin kokusu genzimi yakıyor.Kendime neden bu işkenceyi çektirdiğimi asla bilmemekle birlikte dolabın kıyısında köşesinde kalan bir koku taneciği,bir anı arıyorum.O kokuyu duyumsadığım an dilim çözülecek,göz yaşlarıma vurduğum kilit açılacak,ciğerlerim nefeslerine kavuşacak ancak bulamıyorum.Kokusu da onunla beraber gitmiş çünkü.Bu küflü dolabın içinden burun kılcallarıma girip ciğerlerime ulaşan,oradan tüm vücuduma yayılan koku tamamiyle yabancı bana.Annemin süt kokusunu bile duyumsamamış olan aciz duyularım bir yasemin kokusuna muhtaç halde bir gardırobun önüne çökmüş küf ayıklıyor.

Ulan Kim Jongin!Bu hallere de mi düştün?

Evet,evet düştüm.Yokluğunun özlemi somut bir bedene kavuşmuş yanımda bağdaş kurmuş haldeyken itiraf ediyorum: EVET! Bu hallere de düştüm.

Bu gidiş diğerlerinden farklı çünkü.Bu gidişte bir açıklama var,bu gidişin rotasını biliyorum,bu gidişin görünüşünü biliyorum,bu gidiş bana elli iki kilometre ötede,bu gidişin saç rengi var,bu gidiş bir bedene,ben hariç bir bedene.Bu gidiş bir ihanet,bu gidiş kesinkes bir ihanet!Bu gidiş nankörce ve doyumsuzca.Bu gidiş bana son bilet,bu gidiş ona son durak.Çünkü bu gidişin rotasını ezbere biliyorum.Yol üzerindeki sokak lambalarını,kaldırımlardaki çiçekleri,yamuk işlenmiş duvar taşlarını,apartman renklerini,yanından geçtiğim parfüm dükkanından burnuma çalınan kokuyu,ona karışan sıcak ekmek kokusunu,hemen banka binasının yanından döndüğün zaman karşına çıkan yeşil yangın musluğunu,her şeyi ezbere biliyorum.Canıma acı veren bu ezber kemiklerime kadar işliyor.Bu son diyorum,bu son gidiş,dönüşü yok.

Önüne çöküp kaldığım bu eski gardırobun önünden beni kaldıran cama tünemiş bir güvercinin çığlığı oluyor.Saatlerce oturmaktan uyuşmuş kalçam katiyen yürümeme izin vermeyince kendimi bir sürüngen gibi cama sürüklüyorum.Benim bile insan görünce panikle titreyen ellerime karşın cama yaklaştığımı gören güvercinin tek yaptığı kafasını eğerek camımı gagalamak oluyor.Cesareti hoşuma gidiyor,bir parça ekmeği hak ettin diyorum,camı açıyorum.Güvercin camdan içeri bir adım atmıyor,ben mutfağa giderken günlerdir ağzıma sürmediğimden bayatlamış ekmekten bir parça getirirken,kaseyi önüne koyup ufak ufak didiklerken pencere pervazından asla ayrılmıyor.

Take Yourself Home|KaiSooWhere stories live. Discover now