G|25

3K 236 130
                                    


Medya: Karakterler. Gece, Emre, Batu, Erdem, Can Karan.
_

Gözyaşlarım eşliğinde hızlı hızlı attığım adımlar, iki bina arasında bir yerde durmuştu. Çok fazla uzaklaşamamıştım evden. Halim yoktu. Sadece bir kısmını anlatmış olmam bile o anları tekrar yaşamışım gibi hissettirmişti.

Neyi mi anlatmamıştım?

İzmir'e gitmeden bir gün önce annemden nasıl dayak yediğimi mesela. İzmir'e gittikten sonra ailemin bir kez bile beni aramamasını, hala da aramıyor olmalarını mesela. Bu evin kirasını bile belki onlar ödüyordular ama asla bir gün olsun arayıp sormuyordular. Asıl sebep sadece uğradığım o kötü iftiralar değildi tabii, asıl sebep benim ailemin de o dar görüşlü insanlar gibi erkek çocuk düşkünü olmalarıydı. Ama halam onların aksine kız çocuklarına bayılırdı. Halam genel olarak ailesinden daha farklı, daha açık görüşlü ve hoş görülü bir insandı zaten.

O dar arada yere çöküp sırtımı binanın duvarına yasladım ve dizlerimi kendime çekip üzerine başımı koydum. Şu an evimde ne oluyordu bilmiyordum, ama kimse için endişe de duyamıyordum. Belki de Batuhan'a bir zarar gelmeyeceğini bildiğimdendi bu rahatlığım.

Tahminimce yarım saat geçmişti ve ben anca sakinleşip, ağlamamı durdurabilmiştim. Git gide üşümeye başlamıştım. Hafifçe titrerken başımı yavaşça dizlerimden kaldırdım. İşte o an hiç beklemediğim bir şey gördüm.

Zaten dar olan arada aramızda az bir mesafe bırakıp sırtını ve başını benim karşımda kalan binaya yaslamıştı. Ayaklarını ise bana doğru uzatmış, ellerini önünde bağlamış beni izliyordu.

"Ne yapıyorsun burada? Bak. Sırf ağlayan bir kız gördün ve vicdanın sızladı yalnız bırakamadın falan... Kendini bu sorumlulukta hissetme. Gidebilirsin."

Kaşlarım çatılırken bedenimi bir endişe sarmıştı. Bugüne kadar toplasak üç beş kez konuşmuşluğumuz vardı ve onlarda kısa kısa olan konuşmalardı. Yani şu an burda, yanımda olmasının, başka bir açıklaması yoktu.

Bana göre.

"Vicdan?" Başını iki yana sallayıp havaya kaldırdı. Böylece tamamen binaya yaslanmıştı.

"Neden arkadaşının yanında değilsin? Şu an pek de iyi bir durumda olduğunu sanmıyorum." Neden burdasın o zaman, diye soramamıştım.

"Arkadaş?" Tek kelime cevapları ki bunları da soru sorar bir şekilde sorması sinirlerimi bozmaya başlamıştı artık. Zaten iyi hissetmiyordum ve sinirlenince de tekrardan gözlerim dolmuştu.

Ben bu değildim. Bir an önce kendime gelmem gerekti.

"Gerçekten Gece..."

"Gerçekten, hiç mi hatırlamadın beni?"

Ben onun ne dediğini anlamaya çalışırken, ayağa kalkmış ve yanıma gelip üzerindeki ceketi çıkararak bana uzatmıştı.

Uzattığı cekete kısa bir bakış atıp yeniden yüzüne bakmaya başladım.

"Ne diyorsun?"

Hafifçe gülümseyip yanıma çömeldi. Pür dikkat gözlerime bakarken aramızda derin bir sessizlik hakimdi. Bu çocuk neden bu kadar az konuşuyordu ki?

Ellerini bana doğru uzattığında ne istediğini asla anlamamış, öylece bakmaya devam etmiştim. Hala ona baktığımı fark ettiğinde beni kollarımdan tutup o soğuk betondan kaldırmıştı. Ceketini omzuma örtüp açık saçlarımı aradan çıkardı ve sırtıma dökülmelerine izin verdi.

"Hadi. Artık eve gitme vakti." Omzuma dokunup hafifçe beni ittirdi ve arkasını dönüp yürümeye başladı.

Ne olduğuna anlam veremiyordum ve bu beni delirtiyordu. Üstüne üstlük bu aralar doğru düzgün tepkiler de veremiyordum. Mesela neden sormam gerekenleri değil de bambaşka soruları soruyordum?

Kendi kendime sinirlenip hızlı adımlarla peşinden gitmeye başladım. Arkasından yürümek hoşuma gitmediği için birkaç hızlı adım daha atıp, geri sakin adımlarıma döndüm.

Hafifçe yan dönüp bana baktığında bende dönüp ona baktım. Tam ağzımı açıp bu kez gerçekten de sormam gereken sorulardan birini soracaktım ki benimkinden önce başka bir ses duyuldu. Emre'ye son kez bakıp, önüme, sesin geldiği yöne doğru döndüm.

"Gece!"

Batuhan. O hızlıca bana doğru yürürken omuzlarımdaki ceketten kollarımı geçirdim ve hızla ona koşup sıkıca sarıldım. O da kollarını sıkıca bana sararken arkasından onun aksine daha sakin ve yavaş adımlarla gelen Mert ve Erdem'i gördüm.

"Sen nereye kayboldun öyle hemen?" Kollarımı ondan ayırıp sorusuna cevap olarak başka bir soru sordum.

"O nerede?"

"Boş ver şimdi onu. Hadi eve gidelim."

Tam elimi tutmuş gidecekti ki Emre'yi fark etti ve elimi bırakıp selamlaşmak için ona doğru uzattı. Emre de onun uzattığı eli tutup sıkarken ben arkamı dönüp yürümeye başlamıştım.

Çok soru vardı.

Bir an önce cevaplandırmam gereken çok soru vardı.

•mai passato e non passerà mai

🌠

GEÇMEMİŞ | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin